PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Muhtesem Cevap!, Kemal Atatürk'ten..



entegre
06-03-2006, 12:13
http://www.resimload.com/140520/H0uHPxiY.jpg

entegre
06-03-2006, 12:50
Bu konu bana ATATÜRK ün başka bir yazısını hatırlattı.

İNGİLİZ KRALINA VERİLEN ZİYAFET


Atatürk her ortamda mensubu bulunduğu Türk Milletiyle gurur duyar ve milletin onurunu en iyi şekilde temsil etmeyi görev bilirdi. O asla bu milletin evlatlarının yeteneğinden şüphe etmemiş, olumsuz koşullarla karşılaştığında bile o Türk insanını hep yüceltmiştir. Aşağıdaki anekdot da O nun yaklaşımının sayısız örneklerinden sadece birisidir.





ingiliz Kralı VIII. Edward istanbul a Atatürk ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:

- Bana ingiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!... dedi.

Sonunda ingiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam Kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk e dönerek:

- Sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. Kendimi ingiltere de zannettim, diyerek memnuniyetini bildirdi.

Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Krala eğilerek:

- Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim, dedi. Bütün sofradakiler Atatürk ün zekasına hayran oldular. Atatürk garsona da görevine devam et� emrini verdi.
Ahmet Niyazi BANOĞLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s186-189

entegre
06-03-2006, 12:50
Atatürk, hele askerlik sahasında su götürmez bir deha sahibi olduğunu dünya tasdik etmişti. İngiliz Devletinin Birinci Dünya Harbine ait Resmî Savaş Tarihi Anafartalardan bahsederken;

“ Bütün mukadderatı mavi gözlü bir Miralay değiştirdi” der. Atatürk ecnebi dili bakımından hiç de iyi durumda değildi. Sözünün kıramayacağı en yakınından birisi ki; birkaç, ecnebi dil bilirdi – Atatürk'teki Fransızca'nın bile pratik bakımından çatpatlığına bakarak bir gün Atatürk'e sorar:

— Siz hiç yabancı dil bilmediğiniz halde nasıl dâhi oldunuz?

Atatürk cevap veriyor:

YAVRUM, SEN DÂHİYİ YABANCI DİL BİLENLERDE ARIYORSAN BEYRUT'A GİT. ORANIN HAMALLARI EN AZ YEDİ YABANCI DİL BİLİR.

entegre
06-03-2006, 12:50
TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM

Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..

General SHERRIL

Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935

entegre
06-03-2006, 12:50
ANILARLA ATATÜRK


HAPI YUTARDI



Atatürk Galatasaray Lisesi'nde öğrencilerden birine sordu:
-Nil olmasaydı, Mısır ne olurdu?
Öğrenci,çabuk yanıt vermek için boş bulunup:
-Hapı yutardı...dedi.
Bu yanıt Atatürk'ün hoşuna gitti.Öğrenciye on numara verdi.

YURDUMUN TOPRAĞI TEMİZDİR



Kral Edvard İstanbul'a geldiği zaman,yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayına yanaştı.
Atatürk rıhtımda onu bekliyordu.Deniz dalgalıydı.Kralın bindiği motor,inip çıkıyordu.
İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada,eli yere değerek tozlandı.
O sırada Atatürk elini uzatmış bulunuyordu.
Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği zaman Atatürk:
-Yurdumun toprağı temizdir,o elinizi kirletmez,diyerek Kralı elinden tutup rıhtıma çıkardı.

DEVRİM BİR ANDA OLUR YA DA OLMAZ



Atatürk yazı devrimini gerçekleştirmişti.
Yaşlı,genç,kadın,erkek tüm yurttaşlar yeni harfleri öğrenmek için gece gündüz kurslara gidiyorlardı.
Devrimi izleyen iki yıl içinde bir buçuk milyon vatandaş okur yazar olmuştu.
yazı devriminin en dikkate değer yanı,Atatürk'ün bu devrimin yerleşmesinde en ufak bir ihmali bile kabul etmemiş olmasıdır.
Örneğin bazı kimseler kendisine:
-Paşam,ilkokulların ilk sınıflarından itibaren yeni harflerle öğretime başlayalım.
O kuşakla birlikte ortaokulu,liseyi ve üniversiteyi izletelim,diyorlardı.
Atatürk bu görüş ve düşüncelerin hiçbirisine yanaşmadı. -Devrim ya bir anda olur,yada hiç olmaz,dedi.

YAPACAKLARIMDAN SÖZ EDİN



Bir soruşturma dolayısıyla,Atatürk'ün başardığı işlerden Vasıf Çınar söz açmıştı.
Kendisine Sordu:
-Sizin en büyük eseriniz hangisidir?
Atatürk'ün kısa cevabı şu olmuştu:
-Benim yaptığım işler,biri ötekine bağlı gerekli olan işlerdir.Fakat,bana yaptıklarımdan değil,
Yapacaklarımdan söz edin.

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK



Yazı devriminden sonra(1928),Atatürk'ün kara tahta başındaki resmi görülünce,O'na "başöğretmen" denilmeye başlanmıştı.
Aslında,adlandırmada geç kalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra,bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
-Yurdu kurtardınız.Şimdi ne yapmak istrerdiniz?
Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk Kültürünü Yükseltmeye çalışmak,en büyük amacımdır.
Ondan sonra Atatürk nerede görünse,mutlaka orada bir okula girer,öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
Birgün Atatürk'ün yolu köy okuluna düştü.Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
Atatürk sınıfa girince,öğretmen kürsüsünü terk etti.
Atatürk:
-Hayır,yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz,dedi.Eğer izin verirseniz,bizde sizden faydalanmak isteriz.Sınıfa girdiği zaman,Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.

applei
06-03-2006, 15:55
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE. Ellerine sağlık entegre