Konu Kapatılmıştır
Sayfa 2 Toplam 11 Sayfadan
BirinciBirinci 1 2 3 4 ... SonuncuSonuncu
11 den 20´e kadar. Toplam 109 Sayfa bulundu

Konu: E.Hamdi Yazır İle Hergün bir Sure Meali

  1. #11
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    Hud Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 123 âyettir. Sûre, adını içinde söz konusu edilen Hûd peygamberden almıştır. Sûrede başlıca tevhit, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve ceza konuları ele alınmakta ve bunlar bazı peygamberlerin kıssalarıyla desteklenmektedir.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır,

    2. şöyle ki, Allah'tan başkasına kul olmayın! Ben size O'nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim!

    3. Bir de Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, sizi muayyen bir zamana kadar güzel bir şekilde yaşatsın ve her fazilet sahibine, mükafatını versin. Eğer yüz çevirirseniz, haberiniz olsun ki ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım!

    4. Dönüşünüz ancak Allah'adır! O ise, herşeye gücü yetendir!

    5. Bak onlar O'ndan gizlenmek için göğüslerini büküyorlar! Evet, ama onlar örtülerine bürünürlürken, Allah onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını bilir çünkü O bütün sinelerin özünü bilir!

    6. Yerde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir debelenen yoktur; O, onların duracakları yeri de, emanet edildikleri yeri de bilir. Onların hepsi açık bir kitaptadır.

    7. O, hanginizin daha güzel davranacağı hususunda sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı; Arşı su üstünde idi. Böyle iken Allah bilir ya, sen onlara: " Siz öldükten sonra diriltileceksiniz." dersen, küfredenler kesinlikle: " Bu apaçık aldatmadan başka birşey değildir!" derler.

    8. Eğer kendilerinden ilerideki sayılı bir süreye kadar azabı geciktirecek olsak, mutlaka: "Onu ne engelliyor?" derler. Azap onlara geleceği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alay ettikleri şey kendilerini sarmış olacaktır.

    9. Şayet insana tarafımızdan bir nimet tattırıp sonra da onu kendisinden çekip alırsak, şüphesiz ki, o bütün ümidini yitirir ve nankör biri oluverir.

    10. Şayet ona, dokunan bir sıkıntıdan sonra bir mutluluk tattırıverirsek: "Her halde benden bütün kötülükler gitti." der ve mutlaka sevinir, övünür.

    11. Ancak her iki durumda da sabredip güzel güzel işler yapanlar başka; işte onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

    12. Şimdi belki de sen, onların: "Ona bir hazine indirilse veya beraberinde bir melek gelse ya!" demeleri yüzünden için sıkılarak, sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise herşeye vekildir.

    13. Yoksa: "Onu kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Öyle ise, haydi onun gibi uydurma on sure getirin ve Allah'tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın, eğer doğru söylüyorsanız bunu yapın.

    14. Eğer bunun üzerine size cevap veremedilerse, artık bilin ki, o ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka ilah yoktur. Nasıl artık teslim ediyor, İslam'ı kabul ediyorsunuz değil mi?

    15. Her kim dünya hayatını ve onun süsünü arzu ederse, Biz onlara dünyada yaptıklarının karşılığını tamamen öderiz ve bu konuda kendilerine densizlik yapılmaz.

    16. Fakat onlar, ahirette öyle olurlar ki, kendilerine ateşten başka birşey yoktur ve orada yaptıkları bütün iyilikler heba olmuştur, bütün yaptıkları boştur.

    17. Rabbinden açık bir delil üzerinde olan, O'nun tarafından bir şahidin izlediği, ayrıca kendisinden önce bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı bulunan kimse onlara benzer mi? İşte bunlar, ona iman ederler. Gruplardan her kim ona küfrederse, artık onun varacağı yer ateştir, sakın bunda şüpheye düşme; çünkü bu Rabbinden bir gerçektir. Ne var ki, insanların çoğu imana gelmezler.

    18. Bir yalanı Allah'a iftira edenden dana zalim kim olabilir? Bunlar, Rablerinin huzuruna çıkarılacaklar, şahitler de: "İşte bunlar, Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir!" diyeceklerdir. Haberiniz olsun, Allah'ın laneti zalimleredir.

    19. Onlar ki, Allah yolundan alıkoyarlar ve onu eğriltmek isterler. Ahireti inkar edenler de onlardır.

    20. Bunlar, yeryüzünde aciz bırakacak değillerdir, kendilerim Allah'tan kurtaracak bir kayırıcıları da yoktur. Onlara azap katlanacaktır. Onlar hem işitmeye tahammül edemiyorlardı hem de görmüyorlardı.

    21. İşte bunlar kendilerine yazık etmiş kimselerdir ve uydurdukları uydurmaları da kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.

    22. Şüphe yok ki, onlar, ahirette en çok zarara uğrayanlardır.

    23. Fakat iman edip güzel işler yapanlar ve Rablerine edeple gönülden itaat edenler, işte bunlar, cennetliklerdir; orada sonsuza dek kalacaklardır.

    24. Bu iki grubun durumu, kör ve sağır ile gören ve işitenin durumu gibidir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Artık düşünmez misiniz?

    25. Andolsun ki, vaktiyle Nuh'u kavmine gönderdik. Nuh onlara: " Ben size azabın sebeplerini ve kurtuluşun yolunu açıklayan bir uyarıcıyım.

    26. Allah'tan başkasına kulluk etmeyin! Gerçekten ben acı bir günün azabının başınıza gelmesinden korkuyorum!" dedi.

    27. Buna karşı kavminden küfreden ileri gelenler : "Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz, sana uyanları ise ilk bakışta en aşağılık olanlarımızdan ibaret görüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Hatta sizi yalancılar sanıyoruz." dediler.

    28. Nuh: " Ey kavmim, ne dersiniz? Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzerinde isem ve O, bana katından bir rahmet vermiş de size onu görecek göz verilmemişse, onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?

    29. Ey kavmim, ben sizden buna karşı bir mal da istemiyorum. Benim mükafatım yalnızca Allah'a aittir ve ben, o iman edenleri kovacak değilim. Kesinlikle onlar Rablerine kavuşacaklar, ama ben sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum.

    30. Ey kavmim, ben onları kovarsam, beni Allah'tan kim kurtaracak? Artık bir düşünmez misiniz?

    31. -Ben size, "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır." demiyorum. Ne gaybı bilirim, ne de " Ben bir meleğim." diyorum. O sizin gözlerinizin horladığı kişiler hakkında: "Allah, onlara hiçbir hayır vermez." de demem. Onların içlerindekini en iyi bilen Allah'tır. O takdirde zalimlerden olmuş olurum!" dedi.

    32. Onlar: " Ey Nuh, gerçekten bizimle çok uğraştın ve bizimle yaptığın mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit edip durduğun azabı getir de görelim." dediler.

    33. Nuh: " Onu size ancak dilerse Allah getirir ve siz onu aciz bırakacak değilsiniz.

    34. Eğer Allah sizi helak etmeyi diliyorsa, ben size öğüt vermek istesem de öğüdümün size yararı olmaz. O, sizin Rabbinizdir ve sonunda O'na döndürüleceksiniz!" dedi.

    35. Yoksa: " Onu uydurdu mu?" diyorlar? De ki: "Eğer uydurdumsa vebali boynumadır. Oysa ben, sizin yüklendiğiniz vebalden uzağım!"

    36. Bir de Nuh'a vahyolunmuştu ki: " Haberin olsun, kavminden iman etmiş olanların dışında hiçbiri iman etmeyecektir; onun için her ne yaparlarsa gam yeme!

    37. Bizim gözetimimizde ve vahyimiz dairesinde gemi yap ve Bana o zulmedenler hakkında birşey söyleme; çünkü onlar, boğulacaklardır!"

    38. O, gemiyi yapıyordu ve kavminden herhangi bir güruh da yanından geçtikçe onunla eğleniyorlardı. Nuh: " Eğer bizimle eğleniyorsanız, biz de sizin eğlendiğiniz gibi eğleneceğiz sizinle!

    39. İleride rüsvay edecek azabın kime geleceğini ve kalıcı ahiret azabının da kimin başına ineceğini bileceksiniz!" dedi.

    40. Nihayet emrimiz gelip de tennür (geminin kazanı) kaynayınca Nuh'a: " Her birinden ikişer çift alıp aleyhinde hüküm geçmiş olanların dışında aileni ve iman edenleri gemiye yükle!" dedik. Zaten onunla birlikte pek azı dışında kimse iman etmemişti.

    41. Nuh: " Binin içine, yürümesi de durması da Allah' ın adıyladır. Şüphe yok ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir." dedi.

    42. Gemi, içindekilerle birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu ve Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna: " Ay oğlum, gel bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma!" diye seslendi.

    43. O: " Ben, beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım." dedi. Nuh: " Bugün Allah'ın emrinden koruyacak yok; meğer ki O rahmet ede!" dedi, derken dalga aralarına giriverdi ve o da boğulanlardan oldu."

    44. Bir de: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sende açıl!" denildi ; su çekildi, iş bitirildi, gemi Cudi üzerinde durdu ve bu zalim topluluğa: "Defolun!" denilmişti.

    45. Nuh Rabbine seslenip: "Ey Rabbim, " elbette oğlum benim ailemdendir, Senin va'din de kesinlikle haktır ve Sen hakimlerin en iyi hükmedenisin!" dedi.

    46. Allah: "Ey Nuh, O, asla senin ailenden değildir. O, doğru olmayan bir iştir. O halde bilmediğin birşeyi benden isteme! Ben, seni cahillerden olmaktan men ederim." buyurdu.

    47. Nuh: " Ey Rabbim, senden bilmediğim şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer sen, beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana düşenlerden olurum!" dedi.

    48. Denildi ki: "Ey Nuh, sana ve beraberindeki kimselerden birçok ümmetlere tarafımızdan bir selam ve birçok bereketlerle in! Daha birçok ümmetleri de ileride faydalandıracağız. Sonra Bizden onlara acı bir azap dokunacaktır.

    49. İşte bunlar, sana vahyile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen bilirdin, ne de kavmin. O halde sabret, iyi sonuç Allah'tan korkanlarındır.

    50. Ad'a kardeşleri Hud' u gönderdik, onlara: " Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Siz yalnızca iftira etmektesiniz.

    51. Ey kavmim, ben sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum; benim mükafatım, ancak beni yaratana aittir. Artık akıllanmayacak mısınız?

    52. Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanmanızı dileyin, sonra O'na tevbe ile başvurun ki, size bolca göğün feyzini, bereketini indirsin, gücünüze güç katarak artırsın; günahkarlar olarak yüz çevirmeyin" dedi.

    53. Dediler ki: "Ey Hud, sen bize mucize getirmedin, biz ise senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz ve biz sana inanmayız!"

    54. Biz yalnız "Herhalde Tanrılarımızın bazısı seni fena çarpmış." deriz. Hud: "Ben Allah'ı şahit gösteriyorum, siz de şahit olun ki, ben ondan başka, ona ortak koştuklarınızdan hiçbirini tanımıyorum; artık hepiniz toplanın bana istediğiniz tuzağı kurun, sonra da bana bir an bile süre tanımayın!

    55. "O'ndan başka herşeyden uzağım, artık hepiniz toplanın bana istediğiniz tuzağı kurun, sonra hiç bekletmeyin.

    56. Ben kesinlikle hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a dayanmışım. O'nun perçeminden tutmadığı hiçbir canlı yoktur. Şüphe yok ki, Rabbim doğru bir yol üzerindedir.

    57. Eğer siz yüz çevirirseniz, ben işte size gönderilmiş olduğum vazifemi size tebliğ ettim. Rabbim sizin yerinize başka bir topluluk da getirir ve siz O'na zerrece zarar veremezsiniz. Rabbim, kesinlikle herşeyi gözetip koruyandır." dedi.

    58. -Fermanımız geldiğinde Hud'u ve beraberinde iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle kurtardık, hem onları ağır bir azaptan kurtardık.

    59. İşte Ad kavmi, Rablerinin ayetlerini inkar ettiler, peygamberlerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emrine uydular.

    60. Hem bu dünyada hem de kıyamet gününde bir lanet cezasına çarptırıldılar. Bak işte, Ad topluluğu Rablerine küfrettiler ve bak işte, defoldu gitti Hud'un kavmi Ad!

    61. Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. O: " Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka bir ilahınız da yoktur. Sizi, yerden O meydana getirdi, yeryüzünde yerleşme ve imar etme gücünü size O verdi; O'nun bağışlamasını isteyin, sonra O'na tevbe edin! Şüphe yok ki, Rabbim yakındır, duaları kabul edendir." dedi.

    62. Onlar: " Ey Salih, bundan önce sen, içimizde ümit beslenen bir kişiydin, şimdi bizi babalarımızın tapındığına tapmaktan vazgeçirmek mi istiyorsun? Biz kesinlikle senin bizi davet ettiğin şeyden çok kuşkulandıran bir şüphe içindeyiz." dediler.

    63. Salih: " Ey kavmim, ne dersiniz, eğer Rabbimden açık bir delil ile gelmişsem ve bana katından bir rahmet vermişse, O'na isyan ettiğim takdirde beni O'ndan kim kurtarabilir? Demek ki, siz bana zarar vermekten başka birşey yapmayacaksınız.

    64. Ey kavmim, işte şu Allah'ın dişi devesi size bir mucizedir; bırakın onu, Allah'ın toprağında yayılsın ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin. yoksa sizi yakın bir azap yakalar!" dedi.

    65. Derken onu tepeleyip öldürdüler. Bunun üzerine Salih onlara: Evinizde üç gün yaşayın; işte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir!" dedi.

    66. Emrimiz geldiğinde Salih'i ve beraberinde iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle azaptan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Çünkü Rabbindir çok güçlü, çok üstün olan.

    67. O zulmedenleri ise bir müthiş ses yakaladı da yurtlarında çöke kaldılar.

    68. Sanki orada bir şenlik kurmamışlardır Bak işte Semud topluluğu gerçekten Rablerine küfrettiler ve bak işte defoldu gitti Semud!

    69. Andolsun şanıma ki, İbrahim'e de elçilerimiz müjde ile geldi ve " Selam!" dediler. O da: " Selam!" dedi ve durmadan gidip kızartılmış bir buzağı getirdi.

    70. Ona ellerini uzatmadıklarını görünce kendilerini yadırgadı ve içinde onlara karşı bir korku duydu. Onlar: "Korkma, zira biz Lut kavmine gönderildik!" dediler.

    71. İbrahim'in zevcesi de ayakta dinliyordu ve bunu düyunca güldü. Bunun üzerine ona İshak'ı müjdeledik, İshak'ın arkasından da Yakub'u.

    72. "Vay" dedi zevcesi, "Ben bir kocakarı, kocam da bir ihtiyar iken doğurabilir miyim? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey !

    73. Elçiler: "Sen Allah'ın işine mi şaşıyorsun ? Allah'ın rahmeti ve bereketi var üzerinizde ey ev halkı, şüphe yok ki, O, övülmeye layık ve lütfü çok olandır." dediler

    74. İbrahim'in korkusu gidip kendisine müjde gelince, Lut kavmi hakkında bizimle mücadeleye girişti.

    75. Çünkü İbrahim, gerçekten çok yumuşak huylu, yanık kalpli ve sığınandı.

    76. Elçiler:"Ey İbrahim, vazgeç bundan, çünkü Rabbinin buyruğu geldi ve kesinlikle onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir.

    77. Elçilerimiz Lut'a geldiğinde onların yüzünden fenalaştı, eli ayağı dolaştı ve "Bu, çok çetin bir gündür!" dedi.

    78. Kavmi ona zıpır zıpır koşup gelmişlerdi, bundan önce de kötü kötü işler yapıyorlardı. Lut: "Ey kavmim, işte kızlarım, onlar sizin için daha temiz; Allah'tan korkun da beni konuklarım arasında rüsvay etmeyin, içi- nizde aklı başında bir adam yok mu?!" dedi.

    79. Kavmi : " Herhalde bilirsiniz ki, bizim senin kızlarında hiçbir hakkımız yoktur ve sen bizim ne istediğimizi pekala bilirsin!" dediler.

    80. Lut: "Keşke benim size karşı bir kuvvetim olsaydı veya çok sarp bir kaleye sığınabilseydim!" dedi.

    81. Elçiler: " Ey Lut, emin ol, biz Rabbinin elçileriyiz; onlar sana ihtimali yok el uzatamazlar, sen hemen ailenle gecenin bir bölümünde yola çık. İçinizden hiçbir kimse geri kalmasın, ancak karın hariç; çünkü onlara gelen felaket ona da gelecektir. Haberin olsun, onlara va'dedilen zaman sabahtır, sabah yakın değil mi?" dediler.

    82. Emrimiz geldiğinde, o memleketin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş istif taşlar yağdırdık.

    83. Rabbin katında damgalanmıştı ve bunlar zalimlerden uzak değildir!

    84. Medyen'e de kardeşleri Şu'ayb'ı gönderdik. Şu'ayb onlara: " Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Ölçeği ve tartıyı da eksik tutmayın; ben sizi bir refah içinde görüyorum ve ben, sizi kuşatacak bir gönün azabından korkuyorum.

    85. Ey kavmim, ölçeği ve teraziyi tam dengi dengine tutun. İnsanların eşyasına densizlik etmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk ederek fenalık yapmayın!

    86. Allah'ın helalinden bıraktığı kar, sizin için daha hayırlıdır, eğer iman etmişler iseniz. Fakat ben sizin üzerinizde bir gözcü değilim.

    87. Onlar: "Ey Şu'ayb, atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımız hususunda dilediğimizi yapmamamızı sana namazın mı emrediyor? Herhalde sen çok uslu ve akıllısın !" dediler.

    88. Şu'ayb: "Ey kavmim, ne dersiniz, eğer ben Rabbimin katından açık bir delil ile gelmişsem ve O, bana kendi katından güzel bir rızık vermişse ne yapmalıyım? Size muhalefet etmemle sizi men ettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, yalnızca gücümün yettiği kadar düzeltmeyi istiyorum, başarım da Allah'ın yardımı iledir. Ben yalnız O'na dayandım ve ancak O'na yüz tutarım.

    89. Ey kavmim , bana karşı çıkmanız, sakın sizi Nuh kavminin veya Hud kavminin ya da Salih kavminin başlarına gelenler gibi bir felakete sürüklemesin! Lut kavmi de sizden uzak değildir!

    90. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra pişmanlık duyup O'na yönelin. Şüphe yok ki, Rabbim çok esirgeyici ve sevgi doludur." dedi.

    91. "Ey Şu'ayb, biz senin söylediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve aramızda seni gerçekten güçsüz buluyoruz. Eğer senin yakınlarından beş on kişi olmasaydı, kesinlikle seni taşlayarak öldürürdük. Senin bizim için hiçbir önemin yok!" dediler

    92. Şu'ayb: "Ey kavmim, benim yakınlarım sizin için Allah'tan daha mı önemli ki, onu arkanıza atıp unuttunuz? Bilin ki, Rabbim bütün yaptıklarınızı kuşatmıştır.

    93. Ey kavmim, bütün gücünüzle yapacağınızı yapın, ben görevimi yapıyorum. İleride kendisini rüsvay edecek azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu anlayacaksınız! Bekleyin, ben de sizinle birlikte bekliyorum!" dedi.

    94. Emrimiz geldjğinde Şu'ayb'ı ve beraberinde iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. O zulmedenleri ise dehşet verici bir ses yakaladı ve yurtlarında çöküp kaldılar.

    95. Sanki orada şenlik kurmamışlardı. Bak işte Semud defolup gittiği gibi Medyen de defolup gitti.

    96. Ululuğuma andolsun ki, Musa'yı da ayetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.

    97. Firavun'a ve onun ileri gelenlerine; onlar, Firavun'un emrine uydular. Oysa Firavun'un emri akıllıca değildir.

    98. Kıyamet gününde kavminin önüne düşecek ve onları suya götürür gibi ateşe götürecektir. O varılan yer de ne fena maslaktır!

    99. Hem burada hem de kıyamet gününde arkalarından bir lanetle takip edildiler. Bu yapılan destek ne fena destektir!

    100. İşte bu, medeniyetlerin sana anlattığımız önemli haberlerindendir. Onlardan kalan da var, biçilip yerle bir edilen de var.

    101. Biz, onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler; Allah'tan başka taptıkları tanrıları, Rabbinin emri geldiği zaman kendilerine hiçbir yarar sağlamadı ve hasarları artırmaktan başka hiçbir işe yaramadı.

    102. İşte Rabbin, zulmetmekte olan medeniyetleri çarptığı zaman böyle çarpar; çünkü O'nun cezası çok acı, çok çetindir!

    103. Gerçekten bunda, ahiret azabından korkanlar için kesin bir ibret vardır. O, tüm insanların kendisi için toplanacağı bir gündür; mutlaka görülecek bir gündür.

    104. Biz, onu ancak belirli bir süre için geciktiriyoruz.

    105. Onun geleceği günde hiçbir kimse, Allah'ın izni olmadan konuşamayacaktır. Artık onlardan kimi mutsuz, kimi mutludur.

    106. Mutsuzlar, ateşdedirler; çok feci bir soluyuşları ve hıçkırıkları vardır orada.

    107. Onlar orada gökler ve yer durdukça sürekli kalacaklardır. Ancak Rabbin dilediği süre başka; çünkü Rabbin, dilediğini yapandır.

    108. Ama mutlu olanlar cennetdedirler, Rabbinin dilediği süreden başka, gökler ve yer durdukça onlar orada ebedi kalacaklardır; kesintisiz bir lütuf olmak üzere.

    109. O halde sakın şunların ibadet edişlerinden şüpheye düşme! Onlar, yalnızca önceden atalarının taptıkları gibi tapıyorlar. Biz de mutlaka nasiplerini kendilerine tamamiyle vereceğiz.

    110. Andolsun ki, Musa' ya kitabı verdik de onda anlaşmazlığa düşüldü. Rabbinden önceden verilmiş bir söz olmasaydı, kesinlikle aralarında hüküm verilmiş, bitmiş olurdu. Onlar ise bundan kuşkulu bir şüphe içindedirler.

    111. Gerçekten her biri öyle kimselerdi ki, Rabbin onlara yaptıklarının karşılığını mutlaka ödeyecektir. Çünkü O, bütün yaptıklarından haberdardır.

    112. Onun için emrolunduğun gibi doğruluk et; sen ve beraberinde tevbe edenler de böyle olsun ve aşın gitmeyin! Çünkü O, bütün yaptıklarınızı görür.

    113. Ve zulmedenlere meyil etmeyin; yoksa size ateş dokunur. Allah'tan başka kayıranlarınız da yoktur;sonra kurtulamazsınız.

    114. Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl! Çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, algılaması olanlara bir öğüttür.

    115. Ve sabret, çünkü Allah iyi davrananların mükafatını ziyan etmez.

    116. Şimdi sizden önceki devirlerden yeryüzünde bozgunculuğu yasaklayan faziletli kimseler bulunmalıydı. Ancak onlardan, yalnızca kurtardığımız pek az kimselerden başka yok. Zulmedenler ise kendisi ile şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve hep suçlu oldular.

    117. Rabbin ahalisi iyi gidişatlı olan o memleketleri haksızlık yapacak helak edecek değildi ya!

    118. Rabbin dileseydi, kesinlikle bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Oysa ihtilaf edip duracaklardır.

    119. Ancak Rabbinin rahmeti ile bağışladığı kimseler başka. Zaten onları bunun için yaranı ve Rabbinin: "Andolsun ki, cehennemi tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım!" sözü tamamen yerine geldi.

    120. Peygamberlerin haberlerinden kalbini kuvvetlendireceğimiz her türlüsünü sana anlatıyoruz. Bu sürede de sana gerçek, mü'minlere bir öğüt ve uyarı geldi.

    121. İman etmeyenlere de ki: "Siz yerinizde sayarak, yapacağınızı yapın! Mutlaka biz de çalışıyoruz.

    122. Bekleyin! Her halde biz de bekliyoruz."

    123. Bununla beraber göklerin ve yerin sırrım Allah bilir. Bütün işler O'na döndürülür; yalnız O'na ibadet et ve O'na dayan! Rabbin yaptığınızdan ve yapacağınızdan habersiz değildir.
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  2. #12
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    Yusuf Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 111 âyettir. Bu sûrede Yûsuf Peygamberin hayatta karşılaştığı sıkıntılar ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, önemli mesajlar verilmektedir. Kur'an'da baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek sûre budur.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Elif. Lam, Ra. İşte bunlar, sana apaçık kitabın ayetleridir!

    2. Biz onu akıl erdirebilesiniz diye. bir Kur'an olmak üzere Arapça olarak indirdik.

    3. Biz sana bu Kuran'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Doğrusu, senin bundan önce hiç haberin yoktu.

    4. Bir vakit Yusuf babasına: "Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki, onlar bana secde ediyorlar." dedi.

    5. Babası: "Yavrum, rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar; çünkü şeytan, insana belli bir düşmandır.

    6. İşte böyle. Rabbin seni seçecek, sana olayların yorumuna ait bilgiler öğretecek ve hem sana ve hem de Ya'kub soyuna, bundan önce ataların İbrahim ve İshak' a tamamladığı gibi nimetini tamamlayacaktır. Şüphe yok ki, Rabbin herşeyi bilendir, hikmet sahibidir." dedi.

    7. Yüceliğim hakkı için Yusuf ve kardeşlerinde soranlara ibret olacak deliller vardı.

    8. Çünkü kardeşleri: "Kesinlikle Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz birbirine sargın bir topluluğuz. Doğrusu babamız belli ki, yanılıyor.

    9. Yusuf'u öldürün veya bir yere atın ki, babanızın yüzü size katsın ve ondan sonra doğru dürüst bir topluluk basınız! "dediler.

    10. İçlerinden biri: "Yusuf'u öldürmeyin de bir kuyu dibinde bırakın ki, onu geçen bir kervan bulup alsın; eğer yapacaksınız böyle yapın!" dedi.

    11. Vardılar babalarına: "Ey babamız, neden sen, Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun? Oysa biz onun iyiliğini isteyenleriz.

    12. Yarın onu bizimle gönder, gezsin oynasın. şüphesiz biz onu gözetiriz." dediler.

    13. Babası: "Onu götürmeniz, beni mutlaka üzer ve korkarım, onu kurt yer, haberiniz olmaz!" dedi.

    14. Onlar: "Andolsun, biz böylesine birbirine sargın bir topluluk iken onu kurt yerse, o taktirde biz hüsran çekeriz!" dediler.

    15. Yusuf'u alıp götürdükleri ve onu kuyunun dibine koymaya karar verdikleri zaman, Biz ona: "Andolsun ki, sen onlara, hiç tartanda değillerken, bu işlerini haber vereceksin!" diye vahyettik.

    16. Yatsı vaktinde ağlayarak babalarına geldiler.

    17. Ey babamız, biz gittik yarışıyorduk, Yusuf'u eşyamızın yanında bırakmıştık; bir de baktık ki, onu kurt yemiş. Şimdi biz doğru da söylesek sen bize inanmazsın!" dediler.

    18. Bir de gömleğinin üzerinde yalan bir kan getirdiler. Babaları:"Hayır, nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sevketmiştir. Artık bana düşen güzelce sabretmektir. Sizin söyledikleriniz karşısında yardımına sığınılacak Allah'tır ancak!" dedi.

    19. Öteden bir kervan gelmiş, sucularını göndermişlerdi; vardı, kovasını saldı ve:"A, müjde, bu bir erkek çocuk!" dedi. Onu tutup bir ticaret malı olarak gizlediler. Allah ise, ne yapacaklarım biliyordu.

    20. Onu ucuz bir fiatla birkaç dirheme sattılar. Onu yanlarında tutmaya isteksiz bulunuyorlardı.

    21. Mısırda onu satın alan kişi karısına: "Ona iyi bak, belki bize yararı olur, ya da onu evlat ediniriz." dedi.Bu şekilde Yusuf'u orada yerleştirdik, kendisine olayların yorumuna dair bilgiler öğretelim diye. Allah, yaptığı işte üstün bir güce sahiptir, fakat insanların çoğu bilmezler.

    22. Kıvamına geldiği zaman, Biz ona bir nüfuz ve peygamberlik bilgisi verdik. işte Biz, iyi hareket edenlere böyle karşılık veririz.

    23. Derken evinde bulunduğu hanım, bunun nefsinden kam almak istedi (onu birlikte olmaya çağırdı) ve kapıları kilitledi;"Haydi gel, seninim!"dedi. O:"Allah'a sığınırım, doğrusu O, benim efendim, bana iyi baktı ve gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz." dedi

    24. Hanım gerçekten ona niyetini kurmuştu, eğer Rabbinin açık delilini görmeseydi o da ona kurmuş gitmişti. Biz ondan kötülüğü ve fuhuşu uzaklaştıralım diye, böyle oldu. Gerçekten o, Bizim ihlasa mazhar edilmiş has kullarımızdandır.

    25. -İkisi de kapıya koşuştular, hanım onun gömleğini arkasından yırttı ve kapının yanında hanımın beyine rastladılar. Hanım: "Senin karina fenalık yapmak isteyenin cezası, zindana konulmaktan veya acı bir azaptan başka ne olabilir?" dedi.

    26. Yusuf : "O, kendisi beni birlikte olmaya çağırdı!" dedi. Hanımın akrabasından bir şahit şöyle şahitlik etti:"Eğer gömleği önden yırtılmış ise, hanım doğru söylemiştir, bu yalancılardandır.

    27. Yok eğer gömleği arkadan yırtılmışsa hanım yalan söylemiştir, bu doğrulardandır."

    28. Gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce: "Anlaşıldı, o, siz kadınların tuzaklarından biridir; gerçekten sizin tuzağınız çok büyüktür!

    29. Yusuf, sakın bundan söz etme; sen de kadın, günahının bağışlanmasını dile; sen gerçekten büyük günahkarlardan oldun!" dedi.

    30. Şehirdeki bir takım kadınlar da: "Azizin karısı delikanlısının nefsinden murat istiyormuş (onunla birlikte olmak istiyormuş), onun aşkından yüreğinin zarı çatlamış; kan besbelli çıldırmış!" dediler.

    31. Onların gizliden gizliye dedikodularını duyunca, onlara bir davetçi gönderdi, onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı, her birine bir bıçak verdi ve: "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görür görmez çok büyüttüler, kendi ellerini doğradılar ve: "Haşa, Allah için bu bir insan değil, ancak değerli bir melektir!" dediler.

    32. Dedi ki: "İşte beni, hakkında kınadığınız, bu delikanlı! Yemin ederim ki, ben onunla birlikte olmak istedim de o, iffetini koruyup bana yanaşmadı. Yine yemin ederim ki, eğer emrimi yerine getirmezse mutlaka zindana atılacak ve mutlaka zillete uğrayanlardan olacaktır!"

    33. Yusuf: "Ey Rabbim, zindan bana bunların davet ettikleri işten daha sevimlidir. Eğer sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, ben onlerin sevdasına düşer, cahillerden olurum." dedi.

    34. Bunun üzerine Rabbi duasını kabul buyurup onların tuzaklarım ondan uzaklaştırdı. Muhakkak O, herşeyi işiten, herşeyi bilendir.

    35. onra bu kadar delili gördekleri hakte onlar, onu mutlaka bir sure için zindana atma görüşüne vardılar.

    36. Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Birisi: "Rüyada kendimi şarap sıkarken görüyorum." dedi. Diğeri: "Ben, rüyada kendimi basımın üstünde bir ekmek götürürken görüyorum, ondan kuşlar yiyor. Bize bunun tabirim haber ver; çünkü biz seni iyilik sevenlerden görüyoruz." dedi.

    37. Yusuf şöyle dedi: "Size yiyeceğiniz bir yemek gelecek ya, işte, o gelmeden önce kesinlikle ben size bunun tabirin! bildirmiş olurum. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Çünkü ben, Allaha inanmayan ve hepsi ahireti inkar eden bir toplululuğun dinini bıraktım."

    38. Ve atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Bizim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamız olamaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.

    39. Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı birçok tanrılar mı, yoksa hepsinden üstün kahredici bir Allah mı daha hayırlıdır?

    40. O'ndan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın takmış olduğu bir takım kuru isimlerden ibarettir; yoksa Allah, onlara öyle bir saltanat indirmemiştir. Hüküm ancak Allah'ındır. O, size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. Doğru ve sabit din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.

    41. Ey zindan arkadaşlarım, gelelim rüyanıza: "Biriniz, efendisine yine şarap sunacak, diğeri asılacak ve kuşlar basından yiyecek; işte fetvasını istediğiniz mesele halledildi!" dedi.

    42. Birde bu ikisinden kurtulacağım sandığı kişiye: "Efendinin yanında beni an!" dedi. Ona da şeytan, efendisinin yanında anmayı unutturdu da yıllarca zindanda kaldı.

    43. Bir gün hükümdar: "Rüyamda yedi arık ineğin yemekte olduğu yedi semiz inek ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak görüyorum. Ey efendiler, eğer rüya tabir ediyorsanız, bana rüyamı halledin!" dedi.

    44. Dediler ki: "Rüya dediğin, demet demet hayallerdir, biz ise hayallerin tabirini bilmiyoruz."

    45. İki zindan arkadaşından kurtulmuş olan, uzun süre sonra hatırladı ve: "Ben size onun tabirini haber veririm, hemen beni gönderin!" dedi.

    46. Gelip: "Yusuf, ey dosdoğru kişi, "yedi semiz inek. bunları yedi arık inek yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak" rüyasını bize tabir et, ümit ederim ki, o insanların yanına cevapla dönerim, ola ki, değerini bilirler dedi.

    47. Dedi ki: "Yedi yıl adetiniz üzere ekeceksiniz, biçtiklerinizi biraz yiyeceğiniz hariç olmak üzere, başağında bırakın!

    48. Sonra onun arkasından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç, önce biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.

    49. Sonra onun arkasından hakin sıkıntıdan kurtulacağı, sıkıp sağacağı bir yıl gelecek."

    50. Bunu duyan hükümdar: "Getirin bana onur dedi. Bunun üzerine ona gönderilen adam gelince Yusuf:"Haydi efendine dönde sor ona, ellerini doğrayan kadınların maksatları neymiş? Şüphesiz ki, Rabbin onların hilelerini çok iyi bilir." dedi.

    51. Hükümdar o kadınlara: "Derdiniz neydi ki, o zaman Yusuf'un nefsinden murad almağa, onunla birlikte olmaya kalkıştınız?" dedi. Onlar: "Haşa, Allah için biz onun aleyhine bir kötülük bilmiyoruz!" dediler. Azizin karısı: "Şimdi gerçek ortaya çıktı; onun nefsinden ben kam almak istedim. O ise kesinlikle doğru söyleyenlerdendir." dedi.

    52. "Bundan maksadım, benim ona gerçekten gıyabında hıyanet etmediğimi ve Allah'ın kesinlikle hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını bilmesini sağlamaktı.

    53. Nefsimi temize de çıkarmıyorum, çünkü nefis kötülüğü emreder; meğer Rabbim rahmetiyle bağışlaya, çünkü Rabbim çok bağışlayan, çok merhamet edendir."

    54. Hükümdar da dedi ki: "Onu bana getirin, kendime müşavir yapayım." Bunun üzerine onunla konusunca da: "Sen bugün yanımızda gerçekten bir mevki sahibi ve güvenilir bir kişisin." dedi.

    55. Dedi ki: "Beni ülke hazineleri üzerine memur et, çünkü ben iyi korur, iyi bilirim!"

    56. Ve işte böylece Yusuf'u o ülkede yerleştirdik; neresinde isterse makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyi davrananların mükafatım zayi etmeyiz.

    57. Ahiret mükafatı, iman edip takva yolunu tutanlar için elbette daha hayırlıdır.

    58. Birden Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler; gelip yanıma girdiler; hemen onları tanıdı, onlar ise onu tanımıyorlardı.

    59. Onların bütün hazırlıklarım tamamladığında dedi ki: "Bana sizin baba bir kardeşinizi getirin! Görüyorsunuz ya, ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben konukseverlerin en yaranışıyım!

    60. Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size zahire yok ve bana da yaklaşmayım"

    61. Dediler ki: "Herhalde onun için babasından izin almaya çalışırız ve muhakkak bunu yaparız."

    62. Yusuf uşaklarına: "Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki ailelerine döndüklerinde anlarlar, belki yine gelirler." dedi.

    63. Böylece babalarına döndükleri vakit: "Ey babamız, bizden zahire yasaklandı. Bu kere kardeşimizi bizimle beraber gönder ki ölçüp alalım ve muhakkak biz onu koruruz." dediler.

    64. Babaları dedi ki: "Hiç ben onu size inanır mıyım? Ya bundan önce size kardeşini İnandığım gibi olursa! En hayırlı koruyucu da Allah'tır. Ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir."

    65. Derken yüklerini açtıklarında sermayelerim kendilerine iade edilmiş buldular. Dediler ki: "Ey babamız, daha ne isteriz, işte sermayemiz de bize iade edilmiş! Yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi de koruruz, belki bir deve yükü fazla alırız ki bu (aldığımız zaten) az bir şey!

    66. Dedi ki: " Kesinlikle onu sizinle beraber göndermem, ta ki hepiniz her taraftan kuşatılmadıkça, onu mutlaka bana getireceğinize dair Allah'a yemin edesiniz! Söz verdikleri vakit dedi ki:"Allah söylediklerimize karşı vekildir!"

    67. Dedi ki: "Yavrularım! Bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin! Gerçi ne yapsam, hiçbir şeyde Allah' in takdirini sizden sayamam! Hüküm ancak Allah'ındır! Ben O'na tevekkül kıldım. Onun için bütün tevekkül edenler O'na tevekkül etmelidirler!"

    68. Babalarının emrettiği yerden girdiklerinde o, onlardan Allah'ın takdirinden hiçbir şeyi savuşturmuyordu; bu sadece Yak'ub'un içindeki bir isteği yerine getirmişti. Şüphesiz o bir bilgiye sahipli, çünkü Biz kendisine öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

    69. Yusuf'un yanma girdikleri vakit, kardeşini yanına aldı ve: "Haberin olsun ben senin kardeşinim, sakın yapacaklarına göcürgenme (üzülme)!" dedi.

    70. Sonra onların bütün hazırlıklarım yaptığı vakit, su kabım kardeşinin yükü içine koydu, sonra da bir çağırıcı: "Ey kafile, siz kesinlikle hırsızlık yapmışsınız!" diye seslendi.

    71. Bunlara döndüler ve: "Ne arıyorsunuz?" dediler.

    72. Dediler ki "Hükümdarın su kabını arıyoruz. Onu getirene bir deve yükü bahşiş var ve ben ona kefilim."

    73. "Allah'a yemin ederiz, kesin olarak bilirsiniz ki, biz bu ülkede fesat çıkarmak için gelmedik; hırsız da değiliz!" dediler.

    74. Şimdi yalancı çıkarsanız cezası ne?" dediler.

    75. -Dediler ki "Cezası kimin yükünde çıkarsa, işte o onun cezası! Biz zalimlere böyle ceza veririz!"

    76. Bunun üzerine (Yusuf) kardeşinin kabından önce, onların kaplarını aramaya başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı, işte Yusuf için böyle bir tedbir yaptık! Melik'in kanununa göre kardeşini alıkoymasına çare yoktu. Ancak Allah'ın dilemesi başka! Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ve her ilim sahibinin üstünde bir bilen vardır.

    77. Dediler ki: "Eğer o çalmışsa, bundan önce bir kardeşi de çalmıştı." O vakit Yusuf bunu içine attı ve onlara belli etmeden:"Siz çok kötü bir durumdasınız, ne isnat ettiğiniz! Allah çok iyi biliyor." dedi.

    78. Dediler ki: "Ey şanlı Aziz, emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var; onun için yerine birimizi al: çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz!"

    79. Dedi ki: "Allah saklasın, eşyamızı yanında bulduğumuz kişiden başkasını tutmamızdan Allah korusun! Çünkü biz o takdirde zulmetmiş oluruz."

    80. Ne zaman ki ondan ümit kestiler, fısıldaşarak çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanızın, aleyhinizde Allah'tan söz almış olduğunu, bundan öncede Yusuf hakkında yaptığınız kusuru bilmiyor musunuz? Ben artık babam izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar buradan ayrılmam; O, hükümverenlerin en hayırlısıdır."

    81. Siz donun de babanıza deyin ki: "Ey babamız, inan ki oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz, yoksa gaybın bekçileri değiliz.

    82. Hem bulunduğumuz şehir halkına, hem de içinde geldiğimiz kafileye sor. Ve emin ol ki biz, kesinlikle doğru söylüyoruz."

    83. Babaları dedi ki: "Yok sizi nefsiniz aldatmış; artık (bana düşen) güzel bir sabır! Umulur ki Allah bana hepsin! birden getirir. Gerçek şu ki, herşeyi bilen O'dur, her yaptığım bir hikmete göre yapan O'dur."

    84. Ve onlardan yüzünü çevirdi de: "Ey Yusuf'un üstünde titreyen tasam!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü; artık yutkunuyor, yutkunuyordu.

    85. Dediler ki: "Hala Yusuf'u anıp duruyorsun, vallahi sonunda kederden eriyeceksin veya helak olanlara karışacaksın!"

    86. Dedi ki: "Ben dolgunluğumu ve üzüntümü ancak Allah'a şikayet ederim ve Allah tarafından sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim!

    87. Ey oğullarım, haydi gidiniz de Yusuf ile kardeşini bulmak için araştırınız; Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz; çünkü Allah'ın rahmetinden ümidin! kesen ancak kafirler güruhudur."

    88. Bunun üzerine Yusuf'un huzuruna girdikleri vakit dediler ki: "Ey şanlı Aziz. bize ve ailemize darlık ve sıkıntı bastırıverdi, önemsiz bir sermaye ile de geldik. Yine bize erzakımızı tam ölçü ver ve bize biraz da sadaka ver; çünkü Allah sadaka verenlere mükafatım verir!"

    89. Dedi ki: "Cahilliğinizde siz Yusuf ile kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?"

    90. "A a.! Sen Yusuf musun?" dediler. Ben Yusuf'um, bu da kardeşim! Allah bize lütfuyla iyilikte bulundu;bir gerçektir ki, kim Allah' tan korkar ve sabrederse, muhakkak Allah iyilerin mükafatım zayi etmez." dedi.

    91. Dediler ki: "Vallahii seni Allah bize üstün kıldı. biz doğrusu büyük suç işlemiştik!"

    92. Yusuf dedi ki : "Bugün size karşı kınama yok; Allah sizi mağfiretiyle bağışlar! O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.

    93. Şimdi siz benim şu gömleğim! götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin!"

    94. Ne zaman ki, bu taraftan kervan ayrıldı, öteden babaları dedi ki: "Doğrusu ben bana bunaklık yakıştırmasına kalkamazsanız gerçekten Yusuf'un kokusunu duyuyorum, eğer bunak demezseniz!"

    95. Dediler ki: "Vallahi sen gerçekten eski şaşkınlığında devam ediyorsun!"

    96. Fakat ne zaman ki gerçekten müjdeci geldi, gömleği yüzüne bıraktı, gözü açılıverdi. "Ben size demedim mi, ben Allah tarafından sizin bilmeyeceklerinizi bilirim ?" dedi.

    97. Dediler ki:"Ey bizim şefkatli babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasın) dile, bizler gerçekten büyük günah işlemiştik!

    98. Dedi ki: "Sonra sizin için Rabbime istiğfar edeceğim. Gerçek şu ki, çok bağışlayan O'dur, merhameteden O'dur.

    99. Yusuf'un yanma vardıklarında, ana ve babasını kucakladı, yanma aldı ve: "Buyurun Allah'ın dilemesiyle Mısır'a güvenle girin!" dedi.

    100. Ana ve babasını taht üzerine çıkardı, hepsi Yusuf için secdeye kapandılar. Yusuf da:"Ey babacığım, işte bundan önceki rüyamın yorumu bu; gerçekten Rabbim onu gerçekleştirdi, cidden bana iyilikte bulundu;çünkü beni zindandan çıkardı; şeytan benimle kardeşlerimin arasını dürtüştürdükten (bozduktan) sonra sizi çölden buraya getirdi. Gerçekten Rabbim, dilediği şey için aldığı tedbirde çok hoş davranır. Gerçek şu ki, O, herşeyi çok iyi bilen, her yaptığın bir hikmete göre yapandır!

    101. Ey Rabbim, Sen bana mülkten bir nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Gökleri ve yeri yaratan Rabbim, dünya ve ahirette benim velim Sensin! Benim ruhumu müslüman olarak al ve beni iyiler arasına kat!" dedi.

    102. İşte bu gayb haberlerindendir ki sana onu vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip hile yaparlarken sen yanlarında değildin.

    103. Ve insanların çoğu sen ne kadar çok arzu etsen de mümin değillerdir!

    104. Buna karşı onlardan bir ücret de istemiyorsun; O Kur'an bütün alemlere ancak ilahi bir uyarıdır.

    105. Bununla beraber göklerde, yerde nice deliller vardır ki, yüz yüze gelirler de onlardan yüzlerini çevirerek geçerler.

    106. Onların pek çoğu Allah'a ortak koşmaksızın iman etmezler.

    107. Yoksa bunlar, Allah'ın azabından; hepsini saracak bir belanın gelivermesinden veya farkında değillerken kendilerine ansızın kıyametin gelivermesinden güven içinde midirler?

    108. De ki: "İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah'a davet ederim, ben ve bana uyanlar; Allah'ı tenzih ederim ve ben ortak koşanlardan değilim."

    109. Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de ancak şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkeklerdi. Şimdi o yerde dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden önce gelip geçenlerin akibetlerinin nasıl olduğuna bir baksalar ya! Elbette ahiret evi korunanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?

    110. Nihayet peygamberler ümitlerim kesecek hale geldikleri ve kendilerinin yalancı çıkarılmış oldukları zannına kapıldıkları zaman, onlara yardımımız geldi ve dilediklerimiz kurtuluşa erdirildi. Suçlular topluluğundan ise azabımız geri çevrilmez!

    111. Gerçekten onların kıssalarında akıllılar için bir ibret vardır! Bu Ku'ran uydurulur bir söz değil, ancak kendi önündekinin tasdiki, herşeyin açıklayıcısı ve iman edecek topluluk için bir hidayet, bir rahmettir!
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  3. #13
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    Rad Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 43 âyettir. Sûre adını, 13. âyette geçen "Ra'd" kelimesinden almıştır. "Ra'd" gök gürültüsü demektir. Sûrede başlıca Allah'ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilmek ve hesap ile müşriklerin İslâm hakkında ortaya attıkları şüpheler konu edilmektedir.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Elif, Lam, Mim, Ra. İşte bunlar sana o Kitab'ın ayetleridir ve sana Rabbinden indirilen gerçeğin ta kendisidir. Fakat insanların çoğu iman etmezler.

    2. Allah O'dur ki görüyorsunuz gökleri direksiz yükseltti, sonra Arş üzerine hükümranlığım kurdu, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi; herbiri belirti bir vakte kadar akıp gidiyor; herşeyi yönetiyor ve ayetleri açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınıza kesin olarak inanasınız.

    3. Yine O, Odur ki, yere bir uzantı verdi, orada oturaklı dağlar ve ırmaklar yaptı ve meyvelerin hepsinden onda iki çift yarattı; geceyi gündüze bürüyüp duruyor; muhakkak bunda düşünen bir topluluk için deliller vardır.

    4. Yeryüzünde birbirine yakın kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı, çatalsız hurmalıklar; hepsi aynı su ile sulandıkları halde meyvelerinde birini diğerine üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklı olan bir topluluk için deliller vardır.

    5. Eğer şaşıracaksan, işte şaşılacak şey onların şu lakırdısı: "Biz toprak olduğumuz vakit mi; gerçekten biz mi yeni bir yaratılış içinde bulunacağız?" işte bunlar Rablerini inkar edenlerdir, işte bunlar tomruktan boyunlarında ve işte bunlar cehennemliktirler, orada Suresiz kalacaklardır.

    6. Bir de senden iyilikten önce kötülüğün gelmesini istiyorlar. Oysa önlerinde örnek olarak cezalar gelip geçti. Ve gerçekten Rabbin, zulümlerine rağmen bağışlayıcıdır! Bununla beraber Rabbinin azabı çok şiddetlidir.

    7. O küfredenler diyorlar ki:"Ona Rabbinden bambaşka bir mucize indirilse ya!" Sen ancak bir uyarıcısın;her kavmin bir yol göstericisi vardır.

    8. Allah O bilir her dişinin neye gebe olduğunu ve rahimlerin neyi eksiltip neyi artırdığım; herşey O'nun katında bir ölçü iledir.

    9. Görünmeyeni ve görüneni bilendir; büyüktür, herşeyden yücedir.

    10. Sizden sözü gizleyen ve açığa vuran; gece gizlenenle gündüz ortaya çıkan O'nun kalında eşittir.

    11. Herkes için önünden ve arkasından takip eden melekler vardır, onu Allah'ın emriyle gözetirler. Muhakkak Allah bir topluluğa verdiğin! Onlar nefislerindekini bozmadıkça bozmaz! Bir topluluğa da Allah bir kötülük irade buyurdu mu artık onun geri çevrilmesine çare bulunmaz. Onlar için O'ndan başka bir vali de yoktur.

    12. Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve ağırlıklı bulutları meydana getiren O'dur.

    13. Gök gürültüsü O'na hamd ite teşbih eder; melekler de korkusundan. Yıldırımlar gönderir de onunla dilediğini çarpar; onlar ise Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa O'nun gücü çok şiddetlidir.

    14. Gerçek dua ancak O'nadır; O'ndan başka yalvarıp durdukları ise, onlara hiçbir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimseye benzer ki, su ona gelmez. Kafirlerin duası hep bir sapıklık içindedir.

    15. Oysa göklerde ve yerde ne varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a secde eder.

    16. De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim?" Deki: "Allah!" Yine de ki: "Allah" tan başka kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne malik olmayanları dost mu ediniyorsunuz!" De ki:"Hiç kör ile gören bir olur mu, yahut karanlıklarla nur bir olur mu? Yoksa Allah'a O'nun yarattığı gibi mahluklar yaratan ortaklar buldular da yaratma kendilerince birbirine benzer mi göründü?" De ki:"Allah herşeyin yaratıcısı ve O birdir, kahredicidir."

    17. Gökten bir su indir di de vadiler kendi miktarınca sel oldu; sel de yüzüne çıkan bir köpük yüklendi. Bir zinet veya bir eşya yapmak için ateşte üzerin! körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir, işte Allah, hak ile batılı böyle çarpıştırır. Fakat köpük atılır gider insanlara faydası olan ise yerde kalır! İşte Allah böyle mİsaller verir!

    18. Rablerinin emrine uyanlara daha güzeli vardır. O'na uymayanlar ise, yeryüzünde olanların tamamı ve bunların bir katı da kendilerinin olsa, hepsini kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. işte onlar! Hesabın kötüsü onlar içindir; varacakları yer de cehennemdir; o ne kötü yataktır!

    19. Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu biten bir kimse, kör olan kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak akıl ve vicdanı temiz olanlar idrak eder.

    20. Onlar ki, Allah'a verdikleri sözü yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar.

    21. Ve onlar ki, Allah' in, riayet edilmesini emrettiği haklara riayet ederler; Rablerine saygı besler ve hesabın kötü çıkmasından korkarlar.

    22. Ve onlar ki, Rablerinin rızasına ermek için sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli açık harcarlar ve kötülüğü iyilik ile savarlar. İşte bunlar, dünya yurdunun akibeti onlara mahsustur.

    23. Adn cennetleri; onlara gireceklerdir; babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlarla birlikte, öyle ki, melekler her kapıdan yanlarına girerek diyecekler:

    24. "Selam sizlere, sabrettiğiniz için! Bakın dünya yurdunun ne güzel sonucu!"

    25. Fakat Allah'a verdikleri sözü belgeledikten sonra bozanlar ve Allah'ın, birleştirilmesini emrettiği ilişkileri koparanlar ve yeryüzünü fesada verenler; işte bunlar, lanet olsun onlara ve yurdun kötüsü de onlara olsun!

    26. Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktadırlar. Oysa dünya hayatı, ahiret hayatinin yanında bir yol azığından ibarettir!

    27. Yine o küfredenler diyorlar ki: "0na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! De ki: "Gerçekten Allah dilediği kimseyi şaşırtıyor, kendisine gönül vereni de hidayete eriştiriyor.

    28. Onlar, iman edip kalpleri Allah'ın zikriyle yatışan kimselerdir; evet Allah'ın zikri ile kalpler yatışır!"

    29. Onlar ki iman etmiş ve iyi işler istemektedirler; ne hoş mutluluk onların, istikbal güzelliği de onların!

    30. İşte seni böyle kendilerinden önce birçok ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki onlar Rahman'ı inkar ederlerken, sen onlara karşı, sana vahyettiğimiz Kitab'ı okuyasın. De ki: "0 Rahman benim Rabbim, O'ndan başka ilah yoktur; ben O'na dayandım, tevbem de O'nadır!"

    31. Kendisiyle dağların yürütüldüğü veya yerin parçalandığı yahut kendisiyle ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı... Fakat bütün emir Allah'ındır! İman edenler, kafirlerden ümidi kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara hep birden hidayet buyururdu; o küfredenler, onların kendi sanatları yüzünden başlarına musibet inip duracak ya da yurtlarının yakınma konacak. Nihayet Allah'ın va'di gelecek! Şüphesiz ki Allah va'dinden şaşırmaz!

    32. Andolsun ki senden önceki peygamberlerle alay edildi. Ben de o küfredenlere bir süre için meydan verdim. Sonra da tuttum cezalandırdım! O vakit azabım nasıl olmuştu?

    33. Böylece herkesin bütün kazancım gözetim altına alan zat (Allah) hiç inkar edilir mi? Tuttular Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Söyleyin bakalım onların isimlerini!" O'na yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz, yoksa anlamı olmayan sadece kuru bir laf mı? Doğrusu küfre saplananlara hileleri hoş gösterildi ve doğru yoldan saptırıldılar. Allah her kimi saptırırsa artık onu yola getirecek yoktur!

    34. Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise elbette daha zorlu. Onları Allah'tan koruyacak da yoktur!

    35. Takva sahiplerine va'dolunan cennetin mİsali şöyledir Altından ırmaklar akar, yemişleri devamlıdır, gölgesi de... İşte bu, takva yolunu tutanların akıbetidir. Kafirlerin sonu ise ateştir.

    36. Biz de kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen bu Kur"an ile sevinç duyuyorlar. Muhalif hiziplerden, bazısını inkar edenler de vardır. De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakta emrolundum; ben O'na davet ediyorum, varacağım O.

    37. Ve işte Biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm olmak üzere indirdik. Andolsun ki eğer sen, sana vahiyle gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, sana Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.

    38. Andolsun ki. Biz senden önce de peygamberler gönderdik; onlara da eşler ve çocuklar verdik Allah' ın izni olmadıkça bir mucize getirmek, hiçbir peygamberin haddi değildir. Her ecel için bir yazı vardır.

    39. Allah dilediğini siler. dilediğini olduğu gibi bırakır; Ana kitap O'nun katındadır.

    40. Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana kesinlikle göstersek de yahut seni, onu görmeden vefat ettirsek de muhakkak sana düşen tebliğ etmek, hesap ise bize aittir.

    41. Görmüyorlar mı ki, biz yeri etrafından eksiltip duruyoruz? Ve Allah öyle hükmünü icra eder ki, hükmünü değiştirecek yoktur. O çok hızlı hesap görür.

    42. Evet onlardan öncekiler de hile yaptılar, fakat sonuçta bütün hile Allah'ındır. Herkesin ne kazandığını O bilir! Yarına bu dünyanın akibetinin kime ait olduğunu kafirler de bilecekleri

    43. O küfredenler: "Sen peygamber değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan!
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  4. #14
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    İbrahim Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. İçinde Hz. İbrahim'den ve ailesinden söz edildiği için bu adı almıştır. Sûrede başlıca imanın temel konuları olan Allah'a iman, peygamberlere iman, öldükten sonra dirilme ve hesap ele alınmaktadır.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Elif, Lam, Ra. Bir kitap sana indirdik ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan nura çıkarasın; doğruca o yüce ve övülmeye layık olanın yoluna ki, bütün izzet ve hamd O'nundur.

    2. O Allah' in (yoluna) ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur; şiddetli bir azaptan dolayı vay kafirlerin haline!

    3. Onlar ki dünya hayatını sevip ahirete tercih ederler; Allah' ın yolundan çevirirler ve onun eğrilmesini isterler. İşte bunlar çok uzak bir sapıklık içindedirler.

    4. Ve biz her gönderdiğimiz peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın; sonra da Allah dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. Ve O, öyle herşeye galip, tam hüküm sahibidir.

    5. Andolsun ki, Musa'yı mucizelerimizle: "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah günleri ile öğüt ver!" diye gönderdik. Şüphesiz ki, bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için birçok ibretler vardır

    6. Ve o vakit Musa kavmine demişti ki: "AIIah'ın üzerinizdeki nimetini anın! Bir vakit sizi Firavun'nun adamlarından kurtardı ki, sizi işkencenin kötüsüne peyliyorlar ve oğullarınız! boğazlayıp kadınlarınızı diri tutmak istiyorlardı. Ve bunda Rabbinizden size büyük bir imtihan vardı.

    7. Ve düşünün ki Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun ki, şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım ve eğer nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki, azabım çok şiddetlidir!"

    8. Musa dedi ki : "Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz, şu bir gerçek ki, Allah hepinizden müstağni ve zatında övgüye layıktır."

    9. Size, sizden önce gelip geçenlerin haberleri gelmedi mi? Nuh, Ad ve Semüd kavminin ve onlardan sonrakilerin ki, ayrıntılarını ancak Allah bilir! Onlara peygamberleri açık delillerle geldiler de onlar, ellerini ağızlarına ittiler ve: "Biz, sizinle gönderilen şeyi tanımıyoruz ve biz, bizi davet ettiğiniz şeyden kuşkulu bir şüphe içindeyiz." dediler.

    10. Peygamberleri dedi ki: "Hiç gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe edilir mi? O sizi, günahlarınızı bağışlamak için çağırıyor ve belirti bir süreye kadar size Musaade ediyor." Onlar da: "Siz de bizim gibi bir insansınız, bizi babalarımızın taptıklarından çevirmek istiyorsunuz. O halde bize açık bir delil getiriniz!" dediler.

    11. Peygamberleri onlara: "Evet biz de ancak sizin gibi bir beşeriz, fakat Allah kullarından dilediğinine nimetini lütfeder ve Allah'ın izni olmadıkça size bir mucize ve delil getirmek bizim haddimiz değildir. Ve müminler artık Allah'a dayanıp güvenmelidir.

    12. Ve biz ne diye. Allah'a güvenip dayanmayalım ki, O, bizlere yollarımızı dosdoğru gösterdi. Ve kesinlikle bize yaptığınız eziyetlere karşı da sabredeciğiz; tevekkül edenler hep Allah'a güvenip dayanmalıdır"

    13. İnkar edenler de peygamberlerine dediler ki: "Ya mutlaka sizi toprağımızdan çıkaracağız yahut milletimize dönersiniz!" Rableri de onlara şöyle vahyetti: "Kesinlikle zalimleri helak edeceğiz;

    14. Ve arkalarından sizi o yere yerleştireceğiz, işte bu, makamımdan ve tehdidimden korkan için va'dimdir!"

    15. O zaman peygamberler hem fütuhat istediler. hem de hüsrana uğradı her zorba inatçı.

    16. Arkasından da cehennem! Ve irin suyundan sulanacak,

    17. Yutmaya çalışacak, boğazından geçiremeyecek, her taraftan ona ölüm gelecek, oysa ölmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap!

    18. Rablerine küfredenlerin mİsali şöyledir: Amelleri fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kule benzer; kazandıklarından hiçbir şey elleme geçmez! İşte asıl o uzak sapıklık budur.

    19. Görmedin mi Allah gökleri ve yeri hikmette yaratmış; dilerse sizi giderir, yepyeni bir hak getirir.

    20. Ve Allah' a göre bu önemli bir şey değildir.

    21. Bir de hepsi toplanarak Allah'ın huzuruna çıkarılacaktır; zayıflar büyüklük taslayanlara şöyle diyecekler: "Bizler sizlere uymuştuk; şimdi siz, Allah'ın azabından zerrece bir şeyi bizden savabilir misiniz?" " Allah bize hidayet etseydi, ebette sizi hidayete erdirirdik. şimdi bizler sızlansak da sabretsek de farketmez; bizim için kurtuluş yoktur!" diyeceklerdir.

    22. iş bitince şeytan da der ki:" Allah size gerçek olanı va'detti; ben de bir va'd yaptım, size karşı yalancı çıktım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu; ancak sizi çağırdım, siz de bana uydunuz; o hakte beni kınamayınız, kendinizi kınayınız! Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Bundan önce de ben, sizin beni Allah'a ortak koşmanızı tanımamıştım; muhakkak ki, zalimlerin hakkı acı bir azaptır!"

    23. İman edip iyi ve yaralı işler işleyenler ise, altından ırmaklar akan cennetlere konulmuşlardır. Rablerinin izniyle orada ebedi olarak kalacaklardır; orada sağlık temennileri "Selam!" dır.

    24. Gördün ya Allah hoş bir sözü, kökü sabit, dalı gökte güzel bir ağaca benzeterek nasıl temsil yaptı?

    25. Yemişlerini Rabbinin izniyle her zaman verir! Ve Allah, insanlara böyle misaller sunar ki, kavrayıp düşünsünler.

    26. Çirkef bir sözün temsili de gövdesi yerden koparılmış habis bir ağaç gibidir ki, toprağın üstünden cüsselenmiş, varlığım sürdürme imkanı yoktur.

    27. Allah iman edenleri hem dünyada, hem de ahirette değişmeyen sözle sağlamlaştırır. Haksızlık edenleri ise şaşırtır ve Allah, ne isterse onu yapar.

    28. Görmüyor musun o kimseleri ki Allah'ın nimetini nankörlükle değiştirdiler ve kavimlerini helak yurduna kondurdular;

    29. Cehenneme, ona yaslanırlar, o ise ne kötü bir yerleşme yeridir.

    30. Allah'ın yolundan saptırmak için Allah'a ortaklar uydurdular. De ki: "Keyfinize bakın. çünkü gidişiniz ateşedir!"

    31. Söyle o iman etmiş kullarıma: "Namazı kılsınlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık harcasınlar, kendisinde alım-satım ve dostluğun bulunmayacağı gün gelmeden önce.

    32. Allah, öyle bir Allah'tır ki, gökleri ve yeri yarattı; yukarıdan su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı; emri gereği denizde seyretmesi için size gemileri hizmetinize sundu; nehirleri de size amade kıldı.

    33. Sizin için birbiri ardınca güneş ve ayı hizmetinize verdi; yine sizin için gece ve gündüzü amade kıldı.

    34. Hem size istediğiniz şeylerin hepsinden verdi; öyle ki, Allah'ın nimetini saysanız onu bitiremezsiniz. Gerçekten insan çok zalim, çok nankördür.

    35. Bir de İbrahim'in şöyle dediği vakti hatırla: "Rabbim, bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!

    36. Rabbim, çünkü onlar, insanlardan bir çoğunu şaşırttılar. Bundan böyle kim benim izimce gelirse, işte o bendendir; kim bana karşı gelirse artık Sen bağışlayan, merhamet edensin!

    37. Ey Rabbimiz, ben çocuklarımdan bir kısmım senin Beyti Haram'ının yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, namaz kılsınlar diye; bundan böyle insanlardan bir kısminin gönüllerim onlara doğru akit ve ortan bazı ürünlerden rızıklarıdır; umulur ki şükrederler.

    38. Ey Rabbimiz, sen gizlediğimiz ve açığa vurduğumuz herşeyi muhakkak bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah.a karşı gizli kalmaz.

    39. Bana ihtiyarlık halimde İsmail ile İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun; şüphesiz ki Rabbim duayı işitiyor.

    40. -Rabbim, beni namazı devamlı kılanlardan eyle; soyumdan da; ey Rabbimiz duamı da kabul buyur!

    41. Ey Rabbimiz, hesabın başa dikileceği (görüleceği) gün, beni, anamı, babamı ve bütün müminleri bağışla!"

    42. Bunları an ve sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O, onları sadece öyle bir güne erteliyor ki, o gün gözler belerir.

    43. Başlarını dikerek koşarlar, bakışları kendilerine dönmez ve yüreklerinin içi bomboş hava kesilir.

    44. O azabın geleceği günü korkutarak haber veri O zulmedenler o zaman diyecekler ki:"Ey Rabbimiz, yakın bir zamana kadar bize mühlet ver de davetine uyalım ve peygamberlerin izince gidelim!" Ama daha önce yemin etmemiş miydiniz, sizin için zeval yok diye?

    45. Siz de kendilerine zulmedenlerin yurtlarına yerleştiniz; onlara neler yaptığımız, size apaçık belli oldu ve size örnekler verdik.

    46. Gerçekten onlar, tuzaklarım kurdular; Allah katında da onlara tuzak var; isterse onların tuzakları dağları yerinden oynatacak olsun!

    47. O halde sakın Allah'ı, peygamberlerine verdiği sözden cayacağım sanma! Şüphesiz Allah güçlüdür, intikam sahibidir.

    48. O gün yeryüzü başka bir yere dönüştürülür, gökler de... Ve hepsi o tek ve kahredici Allah için fırlarlar;

    49. O gün suçluları birbirlerine çatılı çatılı bukağılara vurulmuş görürsün;

    50. Gömlekleri katrandandır, yüzlerini ateş kaplar;

    51. Çünkü Allah herkesi kazandığı ile cezalandıracak! Bilin ki, Allah'ın hesabı çok çabuktur.

    52. İşte bu, insanlara açık bir tebliğdir; hem bununla uyarılsınlar hem O'nun ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler hem de akıl ve vicdanı temiz olanlar öğüt alsınlar!
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  5. #15
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    Hicr Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 99 âyettir. Sûre, adını 80. âyette geçen "Hicr" kelimesinden almıştır. Hicr, Medine'nin kuzeyinde vaktiyle Semûd kavminin yaşadığı bir yerin adıdır. Sûrede başlıca Allah'ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konuları; peygamberlerin, çeşitli zamanlarda azgınlara ve inkarcılara karşı verdikleri mücadeleler çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu sûrede ayrıca ilahi kitapların kendisiyle kemale erdiği Kur'an'ın her türlü tahriften korunacağı hükmü de yer almaktadır.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Elif, Lam, Ra. Bunlar işte sana Kitabın ve gerçekleri açıklayan bir Kur'an'ın ayetleridir.

    2. Bir zaman gelecek, küfredenler, müslüman olsaydılar diye arzu çekecekler.

    3. Bırak onları, yesinler, içsinler, keyif sürsünler ve emel kendilerim oyalasın; sonra bilecekler!

    4. Biz, hiçbir memleketi herhalde bilinen bir yazısı olmaksızın helak etmedik.

    5. Hiçbir ümmet, ecelin! ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.

    6. Bir de Onlar: "Ey kendisine kitap indirilmiş olan, sen mutlaka delisin!

    7. Eğer doğru söyleyenlerden isen, getirsene o melekleri bize!" dediler.

    8. Biz, o melekleri ancak hak ile indiririz ve o zaman, onlara göz açtırılmaz.

    9. Şüphe yok ki, o Kur'an'ı Biz indirdik. Biz; her halde onu muhafaza da edeceğiz!

    10. Yüceliğime andolsun ki, senden önce, geçmiş topluluklar içinden de peygamberler gönderdik.

    11. Ve onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki, onunla alay ediyor olmasınlar.

    12. Biz böylece suçluların kalplerine sokarız onu.

    13. Geçmiş milletlerin basına gelenler önlerinde geçmişken yine de ona iman etmezler.

    14. Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalardı: "Herhalde gözlerimiz döndürüldü; belki de biz büyüye tutulmuş bir topluluğuz." diyeceklerdi.

    15. "Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler.

    16. Şanım hakkı için biz, gökte burçlar yaptık ve onu seyredenler için süsledik.

    17. Bir de onu lanetlenmiş her şeytandan koruduk.

    18. Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir alev takip etmektedir.

    19. Yeri de döşeyip yaydık, ona ağır baskılar bıraktık ve onda ölçütü herşeyden bitirdik.

    20. Orada size ve sizin rızıklarını vermediğiniz kimselere geçim yollan sağladık.

    21. Hazineleri, Bizim yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Fakat Biz onu, ancak belirli bir ölçü ile indiririz.

    22. Bir de aşılayıcı rüzgarlar gönderdik de gökten bir su indirip sizi onunla suladık. Onu depolarda tutan da siz değilsiniz.

    23. Her halde Biz, kesinlikle hem hayat verir, hem öldürürüz. Hepsine varis de Biziz.

    24. Andolsun ki içinizden öne geçmek isteyenleri de geri kalmak isteyenleri de bilmekleyiz.

    25. Muhakkak Rabbin onları hep toplayacaktır. Gerçekten O, hikmet sahibidir, herşeyi bilendir.

    26. Gerçekten Biz, insanı kuru bir çamurdan, biçimlendirilmiş bir balçıktan yarattık.

    27. Cini ise, daha önce zehirleyici şiddetli ateşten yaratmıştık.

    28. Ve düşün o vakti ki, Rabbin meleklere: "Ben, kuru bir çamurdan biçimlendirilmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.

    29. Bunun için, Ben onu muntazam bir insan kıvamına getirip içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun için secdeye kapanın!"

    30. Bunun üzerine bütün melekler hep birden secde ettiler.

    31. Ancak iblis, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.

    32. Allah : "Ey iblis, sen neden secde edenlerle beraber olmadın?" dedi.

    33. İblis: "Benim, kuru bir çamurdan, biçimlendirilmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmem olacak şey değildir!" dedi.

    34. Allah : "O halde çık oradan; çünkü sen, artık kovulmuşsundur!

    35. Ve bu lanet ceza gününe kadar üzerindedir." dedi.

    36. İblis: "Ey Rabbim, öyle ise, bana onların kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar mühlet ver!" dedi.

    37. Allah: "Haydi, sen bilinen zamanın gününe kadar mühlet verilenlerdensin!" dedi.

    38. "Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..."

    39. İblis: "Ey Rabbim, beni azdırmana karşılık yemin ederim ki. kesinlikle ben yeryüzünde onlar için tezyinat yapacağım ve hepsini azdıracağım!

    40. Ancak içlerinden ihlasa erdirilen kulların haric!" dedi.

    41. Allah: "Bu, "Garanti ederim." dosdoğru bir cadde." dedi.

    42. Gerçekten senin, benim o kullarım üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur; ancak, azgınlardan sana uyanlar bunların dışındadır.

    43. Kesinlikle bunların topuna va'dedilen yer, cehennemdir.

    44. Onun yedi kapışı vardır. Her kapıya, onlardan bir grup ayrılmıştır.

    45. Ebette takva sahipleri, cennetlerde ve pınarlar içinde olacaklardır.

    46. Rahatlık ve güvenlik içinde girin onlara!"

    47. Sinelerindeki kinleri soymuşuzdur, köşkler üzerinde kardeşler olarak karşı karşıya oturacaklardır.

    48. Orada kendilerine hiçbir zahmet dokunmaz; onlar, oradan çıkarılacak da değillerdir.

    49. Kullanma haber ver, benim gerçekten çok bağışlayan ve merhamet eden olduğumu;

    50. bununla birlikte azabım da acı bir azaptır.

    51. Bir de onlara, İbrahim'in mİsafirlerinden sözet!

    52. Onlar, onun yanma girdiklerinde "Selam!" dediler. İbrahim: "Biz gerçekten sizden korkuyoruz!" dedi.

    53. Onlar: " Korkma, sana ilim sahibi bir oğul müjdeliyoruz." dediler.

    54. İbrahim: "Beni mi müjdelediniz, bana ihtiyarlık gelip çatmışken artık beni neye dayanarak müjdeliyorsunuz?" dedi.

    55. Onlar: "Biz seni gerçek şeyle müjdeledik; onun için ümidini kesenlerden olma!" dedi.

    56. İbrahim: "Rabbimin rahmetinden sapıklığa düşenlerden başka kim ümidini keser?" dedi.

    57. İbrahim: "Rabbimin rahmetinden sapıklığa düşenlerden başka kim ümidini keser?" dedi.

    58. Onlar: "Haberin olsun, biz suçlu bir topluluğa gönderildik.

    59. Ancak, Lut ailesi başka; biz onların hepsini kesinlikle kurtaracağız.

    60. Yalnız karışı hakkında karar verdik; O, muhakkak kalacaklardandır.

    61. Elçiler Lut ailesine geldikleri zaman,

    62. Lut: "Siz, gerçekten ürkülecek bir topluluksunuz." dedi.

    63. Onlar:"Hayır, biz sana onların şüphe edip durduklarım getirdik.

    64. Sana gerçekle geldik, emin ol biz doğru söyleyenleriz.

    65. Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkaları ndan git, içinizden hiçbir kimse arkasına bakmasın ve emrolunduğunuz yere geçin gidin!"

    66. Ona kesin olarak şu emri vahyettik: "Sabaha çıkarken şunların arkaları katiyyen kesilecek."

    67. Şehir halkı da haber alıp keyifte gelmişlerdi.

    68. Lut onlara:"Aman ha, onlar benim konuklarımdır; artık beni rezil etmeyin.

    69. Allah'tan korkun, beni utandırmayım" dedi.

    70. Onlar: "Biz sana aleme karışmayı yasaklamadık mı?" dediler.

    71. Lut: "İşte şunlar kızlarım, eğer yapacaksanız!" dedi,

    72. Resulüm, ömrüne yemin ederim ki, gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde ne halt ettiklerini bilmiyorlardı.

    73. Derken, güneş doğmaya başlarken onları, o sayha, korkunç ses tutuverdi.

    74. Derhal şehirlerinin üstünü altına getirdik ve balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık üzerlerine.

    75. Elbette bunda düşünce ve anlayışı olanlara deliller vardır.

    76. Ve o harabe yol üstünde duruyor.

    77. Kesinlikle bunda imanı olanlar için bir ibret vardır.

    78. Gerçekten Eyke halkı da zalim kimselerdi.

    79. Onlardan da intikam aldık, kişi de apaçık önde bulunuyorlar.

    80. Gerçekten Hicr halkı da peygamberleri yalanladılar

    81. Biz onlara ayetlerimizi vermiştik, fakat onlardan yüz çeviriyorlardı.

    82. Dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.

    83. Bunları da sabahleyin korkunç ses tutuverdi.

    84. Kazanmakta oldukları şeylerin kendilerine hiç taydaşı olmadı.

    85. Öyle ya, Biz gökleri, yeri ve aralarındakileri, ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık ve şüphesiz o saat mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara iyi davran.

    86. Çünkü senin Rabbin, herşeyi yaratan, herşeyi bilendir.

    87. Andolsun ki, sana namazlarda tekrarlanan yedi ayeti = Fatiha'yı ve Yüce Kur'an'ı verdik.

    88. Sakın, o kafirlerden bir takımlarını zevkyab ettiğimiz şeylere göz atma, onlara karşı üzülme ve müminlere kanadım indir.

    89. Ve de ki:"Benim o apaçık uyarıcı ben!"

    90. Tıpkı o taksim edenlere indirdiğimiz gibi.

    91. O Kur'an'ı kısım kısım ayıranlara.

    92. Rabbin hakkı için, Biz onların hepsine mutlaka ve muhakkak bütün yaptıklarını soracağız.

    93. Rabbin hakkı için, Biz onlarýn hepsine mutlaka ve muhakkak bütün yaptıklarını soracağız.

    94. Şimdi sen ne ile emrolunduysan, kafalarına çatlat ve Allah 'a ortak koşanlara aldırma!

    95. Herhalde Biz, o alay edenlerin hakkından gelmek için sana yeteriz.

    96. Allah ile birlikte başka bir ilah edinen o herifler bilirler geleceği.

    97. -Andolsun ki, onların sözlerine gerçekten içinin sıkıldığını biliyoruz.

    98. O halde Rabbine hamd ile teşbih et ve secde edenlerden ol!

    99. Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et!
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  6. #16
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    Nahl Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 128 âyettir. Sûre, adını 68. âyette geçen "en-Nahl" kelimesinden almıştır. "en-Nahl" bal arısı demektir. Sûrede başlıca, kâinatta Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren deliller, vahiy, öldükten sonra dirilme gibi konular yer almaktadır.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Allah'ın emri geldi, sakın onun gelmesini çabuklaştırmak istemeyin. O, kendisine ortak koştukları şeylerden münezzeh, yüksek, çok yüksektir.

    2. Kullarından dilediğine, kendi emrini vahyile melekleri indiriyor ve: "Şu gerçeği bildirin ki, Benden başka ilah yoktur, o halde Benden korkun!" buyuruyor.

    3. Gökleri ve yeri hikmetle yarattı. O, onları ortak koştuklarından yüksek, çok yüksektir.

    4. İnsanı bir damla sudan yarattı. Bir de bakarsın ki O, açık bir düşman kesilmiş!

    5. Hayvanları da yarattı, sizin için onlarda bir ısınlık= ısıtacak şeyler ve bir takım menfaatler vardır. Hem de onlardan yersiniz.

    6. Akşam getirip sabah salarken onlarda sizin için bir güzellik vardır.

    7. Ağırlıklarınızı da yüklenir, yan can olmadan varamayacağınız memleketlere kadar götürürler. Şüphesiz Rabbiniz, çok şefkatli, çok merhametlidir.

    8. Hem binesiniz diye, hem de zinet olmak üzere atları, katıdan ve eşekleri de yarattı ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratacak.

    9. Yolu doğrultmak Allah'a aittir. Ondan sapan da vardır.Allah dileseydi hepinizi doğru yola erdirildi.

    10. O'dur ki, gökten bir su indirdi, içeceğiniz ondan sağlanır, kendisinde hayvan yaydığınız ağaç ve bitkiler ondan yetişir.

    11. Onunla size ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve türlüsünden meyveler bitirir. Şüphesiz ki. bunda düşünecek bir topluluk için bir ibret vardır.

    12. Yine geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da onun emrine boyun eğmiştir. Elbette bunda aklı olan bir topluluk için ibretler vardır.

    13. Daha yeryüzünde türlü renklerle yarattığı neler var sizin için. Elbette bunda derin düşünenler için bir ibret vardır.

    14. Yine taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz zinet eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren O'dur. Gemilerin denizde suları yara yara akıp gittiklerin! görürsün ve bu da lütfundan payınızı aramanız içindir, ola ki şükredersiniz.

    15. Bir de sizi çalkalamasın diye yeryüzüne ağır baskılar bıraktı, doğru gidesiniz diye ırmaklar ve yollar yarattı.

    16. Ve işaretler koydu. Yıldızla da yollarını bulurlar onlar.

    17. Şimdi hiç yaratan, yaratmayan gibi olur mu? Anık siz, düşünmeyecek misiniz?

    18. Oysa Allah'ın nimetlerini saymak isteseniz, sayamazsınız. Herhalde O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

    19. Allah, gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bilir.

    20. Allah'tan başka yalvardıkları ise, hiçbir şey yaratamazlar, zaten kendileri yaratılıp duruyorlar.

    21. Hep ölüdürler, diri değil. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değildirler.

    22. İlahınız bir tek ilahtır; öyle iken ahirete inanmayanlar, kendilerini büyük gördüklerinden,onların kalpleri inkarcıdır.

    23. Şüphe yok ki, Allah onların ne gizlediklerin!, ne açıkladıklarım hep bilir. Muhakkak O, kibirlenenleri sevmez.

    24. Onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde "Eskilerin masalları." dediler.

    25. Şunun için ki kıyamet gününde kendi günahlarım tamamen yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmım da yükleneceklerdir. Bak, ne fena yük yükleniyorlar!

    26. Onlardan öncekiler, tuzaklar kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalarına temellerinden geldi=çökertti de tavan tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.

    27. Sonra kıyamet gününde Allah, onları rezil edecek ve:"Hani, nerede o, kendileri uğrunda ayrılık çıkarıp düşman kesildiğiniz ortaklarım? diyecek. Kendilerine ilim verilmiş olanlar:"Gerçekten bugün rüsvaylık ve zillet kafirleredir." derler.

    28. Melekler, kendilerine zulmetmiş kimselerin canlarım alırken onlar: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk." diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı tamamen biliyor.

    29. Onun için girin bakalım, ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından! Bak, kibirlenenlerin yeri ne kötü!

    30. Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulduğunda : "Hayır indirdi." demişlerdir. Bu dünyada iyi işler yapanlara güzel bir mükafat vardır. Elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne hoş!

    31. Girecekleri yer altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir, orada bütün diledikleri vardır; işte Allah takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.

    32. Onlar ki, melekler, onların canlarını hoşça davranarak alırlar. "Selam size, girin cennete, çünkü çalışıyordunuz." derler.

    33. O kafirler, sadece kendilerine meleklerin gelmesin! veya Rabbinin emrinin gelmesini beklerler, onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

    34. Onun için yaptıklarının fenalıktan başlarına musibet oldu ve alay ettikleri şey kendilerini sarıverdi.

    35. Bir de müşrikler Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız, O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun emri olmadan hiçbir şeyi yasaklamazdık! dediler. Bunlardan öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberin görevi, açık bir tebliğden başka birşey değildir.

    36. Andolsun ki: Biz, her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve Tağuttan sakının!" diye uyaran bir peygamber gönderdik. Sonra içlerinden kimine Allah hidayet nasip etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde bir dolaşın da peygamberlere yalancı diyenlerin sonunun ne olduğunu görün!

    37. Sen onların doğru yolu bulmalarını aşırı derecede istesen de kesinlikle Allah, sapıklıkta bırakacağı kimseleri doğru yola eriştirmez; Onların yardımcıları da yoktur.

    38. Onlar: " Allah, ölen kimseyi diriltmez." diye olanca yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, dirilecektir, bu O'nun taahüt ettiği gerçek bir va'ddir; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

    39. Allah, hakkında görüş ayrılığına düştükleri gerçeği kendilerine anlatması ve inkar edenlerin de kendilerinin yalancı olduklarım bilmeleri için, onları dirilecektir.

    40. Bizim, herhangi birşey için sözümüz onu murat ettiğimiz zaman, yalnızca ona:"Ol!" dememizdir. O da hemen oluverir.

    41. Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere gelince, kesinlikle onları dünyada güzelce yerleştireceğiz; ahiret mükafatı ise daha büyüktür, eğer bilseler.

    42. Onlar ki, sabretmişlerdir ve hep Rablerine dayanırlar.

    43. Senden önce de peygamberler olarak yalnızca kendilerine vahy vermekte olduğumuz erkekler gönderdik. Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.

    44. Onları açık mucizelerle ve kitaplarla göndermiştik. Sana da bu Kur'an'ı indirdik, insanlara kendilerine indirileni anlatasın diye. Belki düşünürler.

    45. Yoksa o fenalıkları yapmak için tuzak kurup duranlar, Allah'ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden, hatır ve hayallerinden geçmeyen yönlerden kendilerine azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?

    46. Ya da dönüp dolaşırlarken kendilerini yakalayamayacağından? Onlar Allah'ı aciz bırakacak değillerdir.

    47. Veya kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden? Demek ki, Rabbiniz çok çok şefkatli, çok merhametlidir.

    48. Onlar, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmüyorlar mı? Bir baksalar ya, gölgeleri sağlarından, sollarından sürüklenerek, Allah'a secdeler ederek dönüp dolaşır.

    49. Göklerde ve yerde gerek canlı gerek melek kısmından ne varsa hepsi büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.

    50. Üstlerinden Rablerinin korkusunu duyarlar ve kendilerine her ne emredilirse yerine getirirler.

    51. Allah da buyurmuştur ki: "İki tanrı edinmeyin; O, ancak bir ilahtır. Onun için Benden, yalnızca Benden korkun!"

    52. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. öyle iken, siz Allah'tan başkasından mı korkuyorsunuz?

    53. Sizde nimet olarak her ne varsa hepsi Allah' tandır. Sonra başınıza bir keder geldiğinde de hep O'na feryat edersiniz.

    54. Sonra o kederi sizden kaldırdığı zaman, içinizden bir kısmı derhal Rablerine ortak koşarlar.

    55. Kendilerine verdiğimiz nimeti nankörlük ile karşılamak için yaparlar bunu. Şimdi zevk sürün bakalım, yarın bileceksiniz!

    56. Bir de onlar kendilerine verdiğimiz rızıklardan tutup o hiçbir şey bilmeyen nesnelere bir pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, siz yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.

    57. Allah'a kızlar isnat ediyorlar O, bundan münezzehtir kendilerine ise canlarının istediğim.

    58. Oysa onlardan birine kız müjdesi verildiğinde öfkesinden yüzü simsiyah kesiliyor.

    59. Verilen müjdenin kötü etkisiyle kavminden gizleniyor. Onu, hakarete katlanıp sağ mı bırakacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne fena hükümler veriyorlar!

    60. Ahirete iman etmeyenler için kötülük örneği sıfatlar vardır; en yüce sıfatlar ise Allah'ındır. O, güçlüdür. hikmet sahibidir.

    61. Şayet Allah insanları zulümleri ile cezalandırsaydı, yeryüzünde bir tek deprenen canlı bırakmazdı, fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süre sonu geldiğinde ise ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.

    62. Onlar, kendilerinin hoşlanmayacakları şeyleri Allah'a isnat ediyorlar, dilleri de en güzel akıbetin kendilerinin olduğuna ait yalan söylüyor. Doğrusu, onların hakkı sadece ateştir ve onlar en önde gidecekler o ateşe!

    63. Allah'a andolsun ki, senden önce birçok ümmetlere peygamberler gönderdik, ne var ki, şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi. Bugün de onların dostudur. Onlar için acı bir azap vardır.

    64. Biz, sana bu kitabı, yalnızca onlara ihtilaf ettikleri şeyi açıklayasın ve iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.

    65. Allah gökten bir su indirdi de onunla yeri ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki, bunda dinleyecek bir topluluk için bir ibret vardır.

    66. Gerçekten size sağmal hayvanlarda da bir ibret vardır. Biz, size onların kanlarındaki fışkı ile kan arasından, lezzetli ve içenlerin boğazlarından kolayca kayıp giden halis bir süt içiliyoruz.

    67. Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir yiyecek çıkarırsınız. Şüphesiz ki, bunda aklını kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.

    68. Rabbin bal arısına da şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan göz göz evler edin!

    69. Sonra bütün meyvelerden ye ve Rabbinin kolay kıldığı yollara koy." İçlerinden çeşitli renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.

    70. Sizi, Allah yarattı, sonra O, sizi öldürür; içinizden kimi de bildiklerinden hiçbir şey bilmez olsun diye, ömrünün en kötü çağma kadar yaşatılır. Şüphesiz ki, Allah herşeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.

    71. Allah, rızık bakımından kiminizi kiminize üstün kıldı. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, eşit olsunlar. Şimdi Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

    72. Allah sizlere kendi cinsinizden eşler yarattı. Eşlerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nimetlerle rızıklandırdı. Onlar, şimdi batıla inanıp da Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

    73. Allah'ı bırakıp da göklerden ve yerden kendilerine verecek hiçbir rızka sahip olmayan ve olma ihtimali bulunmayan şeylere tapıyorlar.

    74. Artık Allah'a temsiller yapmağa kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilemezsiniz.

    75. Allah şunu mİsal getirdi: Bir yanda hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle, diğer yanda tarafımızdan güzel bir rızık verdiğimiz, ondan gizli, açık olarak harcayan hür bir insan, bunlar hiç eşit olur mu? Bütün hamd, Allah'a mahsustur, fakat çokları bilmezler.

    76. Allah şunu da bir örnek veriyor: Birisi hiçbir şeye gücü yetmeyen, efendisine sadece bir ağırlık olan ve ne tarata gönderilse hiçbir işe yaramayan bir dilsizdir. Bu dilsiz hiç adaletle emreden ve doğru bir yolda giden kimse ile eşit olabilir mi?

    77. Bütün göklerin ve yerin sırrını bilmek de Allah'a mahsustur. Kıyamet olayı da yalnız bir göz kırpması gibi veya daha yakındır. Şüphe yok ki, Allah, herşeye gücü yetendir.

    78. Allah, sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmediğiniz bir halde çıkardı. Öyle iken size, işitme, gözler ve kalpler verdi ki, şükredesiniz.

    79. Gök yüzünün boşluğunda Allah'ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşları görmediler mi? Onları boşlukta tutan Allah'tır ancak. Şüphesiz, bunda iman edecek bir topluluk için birçok deliller vardır.

    80. Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuk sırasında, gerekse konup yerleştiğiniz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz barınaklar ve yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da bir süreye kadar kullanacağınız, giyim, ev eşyası ve ticaret malı yarattı.

    81. Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi savaşta koruyacak giysiler yaptı. Böylece O, samimi müslüman olasınız diye, üzerinizde olan nimetin! tamamlayacaktır.

    82. Buna karşı eğer yüz çevirirlerse, artık senin üzerine düşen ancak açık tebliğdir.

    83. Allah'ın nimetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler. Çoğu kafir kimselerdir.

    84. Bir gün gelecek, her ümmetten bir şahit getireceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de özürleri kabul edilecektir.

    85. O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık ne azaptan hafifletilecek, nede kendilerine mühlet verilecek

    86. Allah'a ortak koşanlar, ortaklarım gördüklerinde: "Ey Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır." diyecekler. Onlar da kendilerine: "Siz kesinlikle, yalancılarsınız!" sözünü fırlatacaklardır.

    87. Ve o gün Allah'a teslimiyet göstermişler, bütün uydurdukları ortaklar kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.

    88. Hem küfretmiş hem de Allah yolundan çevirmiş olanlar, diğerlerini de bozduktan için, onlara azap üstüne bir azap daha artırdık.

    89. Hele her ümmet içinde kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğimiz seni de onların üzerine şahit getirdiğimiz gün!.. Bu Kitabı sana, herşeyi beliğ bir şekilde açıklamak; hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslümanlara müjde olmak üzere ceste ceste indirdik.

    90. Haberiniz olsun ki Allah, size adaleti, iyi davranmayı ve yakınlara yardımda bulunmayı emrediyor; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklıyor; dinleyip anlayıp tutasınız diye size öğüt veriyor.

    91. Bir de antlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin ve sağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın. Nasıl olur ki, Allah'ı üzerimize kefil yapmıştınız! Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı tamamen bilir.

    92. Ve bir ümmet diğer ümmetten daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bir hile aracı edinerek, o ipliğini kat kat kuvvetlice büktükten sonra sökmeye çalışan karı gibi olmayın! Herhalde Allah, sizi onunla imtihan eder ve O, kesinlikle hakkında ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri, kıyamet günü size açıklayacaktır.

    93. Allah dileseydi mutlaka hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat O, dilediğim saptırır, dilediğini doğru yola eriştirir ve herhalde hepiniz, bütün yaptıklarınızdan sorumlu olacaksınız.

    94. Yeminlerinizi, aranızda hile ve bozgunculuğa vesile edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar ve Allah yolundan saptığınız için fena acı tadarsınız; artık ahirette de size pek büyük bir azap olur.

    95. Allah'ın ahdini küçücük bir bedele değişmeyin! Herhalde Allah katındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.

    96. -Sizin yanınızdaki tükenir. Allah'ın katındaki ise kalıcıdır. Biz, mutlaka o sabredenlere, yaptıkları işin daha güzeli ile mükafatlarını vereceğiz.

    97. Erkekten, dişiden her kim mümin olarak iyi bir iş yaparsa, muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları işlerin daha güzeli ile mükafatlarım mutlaka vereceğiz.

    98. Şimdi,Kur'an okuduğun vakit, önce o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!

    99. Gerçek şu ki, iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir hakimiyeti yoktur.

    100. Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve Allah'a ortak koşanlaradır.

    101. Bir ayeti bir ayetin yerine bedel yaptığımız zaman Allah indirdiğini ve indireceğini en iyi bilirken o şeytan dostları : "Sen yalnızca bir iftiracısın!" dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.

    102. Söyle onlara: "Onu Rabbinden hak olarak Rühu'l-Kudüs (Cebrail), iman edenlere sebat vermek ve müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için indirdi."

    103. Muhakkak biliyoruz ki onlar: "Mutlaka onu bir insan öğretiyor!" da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça'dır.

    104. Allah'ın ayetlerine inanmayanları, elbette Allah doğru yola erdirmez ve onlara acı bir azap vardır. .

    105. Yalanı ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur, iftira ederler; işte onlar, yalancıların ta kendileridirler.

    106. Her kim imanından sonra Allah'a küfrederse kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan başka ve kim küfre göğsünü açarsa, onların üstüne kesinkes Allah'tan bir gazap iner ve onlara büyük bir azap vardır.

    107. Bunun sebebi, onların dünya hayatım sevip onu ahirete tercih etmiş olmalarıdır; Allah da kafirler güruhunu doğru yola çıkarmaz.

    108. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir ve işte onlar, gafillerin ta kendileridir.

    109. -Çare yok, onlar ahirette tamamen hüsrana düşeceklerdir.

    110. Sonra şüphe yok ki, Rabbin o eziyete uğratılmalarının arkasından hicret eden sonra savaşıp sabreden kimselerin yardımcısıdır; doğrusu Rabbin bunun arkasından elbette bağışlayacak ve merhamet edecektir.

    111. O gün ki, herkes kendi nefsini kurtarmak için mücadele ederek gelir; herkese yapmış olduğu işin karşılığı tamamıyla ödenir ve hiçbirine zulmedilmez.

    112. Birde Allah, bir şehri örnek verdi ki, halkı güvenlik ve asayiş içindeydi, rızıkları her yerden bol bol geliyordu. Ne varki, onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara o yaptıkları sanatla açlık ve korku elbisesini tatdırdı.

    113. Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de ona yalan söylüyor, dediler. Azap da zulmederlerken kendilerini yakalayıverdi.

    114. Onun için Allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve hoş olarak yiyin de Allah'ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O'na ibadet edecekseniz.

    115. O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah'tan başkasının adına kesileni yasakladı. Her kim de çaresiz kalırsa, başkasına saldırmaksızın ve sınırı aşmaksızın yiyebilir; artık şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir.

    116. Sadece dillerinizin yalan yere nitelemesi ile:"şu helaldır, şu haramdır." demeyin ki, yalanı Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, yalanı Allah'a iftira edenler kurtuluşa eremezler.

    117. Bu az bir faydalanmadır ve onlara acı bir azap vardır.

    118. Yahudilere ise bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık ve onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

    119. Sonra muhakkak Rabbin, bir cehaletle kötülük isteyen sonra arkasından tevbe edip düzelen kimselerin lehinedir; şüphesiz ki, Rabbin, bunun arkasından elbette çok bağışlayandır, merhamet sahibidir.

    120. Muhakkak ki, İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tevhid inancına sahip olarak Allah'a itaat için kıyam etmişti ve asla Allah'a ortak koşanlardan olmadı.

    121. O'nun nimetlerine şükredendi. Allah, onu seçmiş ve doğru bir yola iletmiş.

    122. Ve Biz ona dünyada bir iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de mutlaka iyiler arasında olacaktır.

    123. Sonra da sana: "Hakperest (hanif) olarak İbrahim'in dinine tabi ol! O, hiçbir zaman Allah'a ortak koşanlardan olmadı." diye vahyettik.

    124. Cumartesi gününü tutmak, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz ki; Rabbin, onların o ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet gününde aralarında hükmünü mutlaka verecektir.

    125. Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele yap! Çünkü Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir ve doğru yolda gidenleri en iyi biten de ancak O'dur.

    126. Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan cezanın misli ile cezalandırınız. Şayet sabrederseniz, andolsun ki bu, sabredenler için elbette daha hayırlıdır.

    127. Sabret, sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir ve onlar için üzülme, kurdukları tuzaktan dolayı telaş da etme!

    128. Zira muhakkak ki Allah, takva sahibi olanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  7. #17
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    İsra Suresi
    26,32,33 ve 57. âyetler ile 73-80. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 111 âyettir. Sûre, adını ilk âyetin konusu olan "İsrâ" olayından almıştır. "Geceleyin yürütmek" anlamına gelen "İsrâ", Mîrac yolculuğunda, Hz. Peygamberin bir gece, Mekke'den Kudüs'e götürülmesini ifade eder. Sûrenin diğer bir adı da "Benî İsrâil Sûresi"dir.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Uzaktır bütün noksanlıklardan O ki, kulunu bir gece Mescidi Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya götürdü; ona ayetlerimizden gösterelim diye. Gerçek şu ki, O'dur işiten gören!

    2. Musa'ya da Kitap verdik ve onu İsrail oğullarına bir hidayet rehberi kıldık; Benden başka bir vekil tutmayın diye.

    3. Ey Nuh ile birlikte (gemiye) yüklediğimiz kimselerin soyundan olanlar! O doğrusu çok şükredici bir kuldu.

    4. Biz İsrail oğullarına Kitap'da şu hükmü verdik: "Muhakkak siz yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yükseleceksiniz."

    5. Birincisinin vakti gelince, üzerinize milkimiz güçlü, savaşçı bir takım kullar göndereceğiz; onlar evlerin aralarına girip araştıracaklar; ve bu gerçekleşmiş bir va'd oldu.

    6. Sonra sizi tekrar onların üzerine galip kıldık, size mal ve oğullarla yardımda bulunduk ve toplum olarak daha çoğalttık.

    7. Eğer güzellik yaparsanız, kendinize güzellik etmiş olursunuz; eğer kötülük yaparsanız yine kendinizedir. Artık sonraki fesadınızın vakti geldimi, yüzünüzü kötületsinler, ilk defa girdikleri gibi yine Mescidi Aksa' ya girsinler ve bütün ele geçirdiklerini temelinden yıksınlar diye.

    8. Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer dönerseniz Biz de döneriz. Öyle ya, Biz cehennemi kafirlere zindan yapmışız!

    9. Biliniz ki bu Kur'an, insanları en doğru yola hidayet eder ve iyi iyi işler yapan müminlere büyük bir mükafat olduğunu müjdeler.

    10. Ahirete inanmayanlara da acı bir azap hazırlamışızdır.

    11. İnsan, hayrı ister gibi serre davet çıkarıyor; insan çok acelecidir!

    12. Oysa Biz geceyi, ve gündüzü iki delil yaptık; sonra gece delilini silip gündüz delilin! gösterici yaptık ki, Rabbinizden lütuf ve ihsan isteğinde bulunasınız; bir de yılların sayışım ve hesabım bilesiniz. Artık herşeyi ayrıntılı olarak anlattık.

    13. Her insanın da kuşunu (nasibini) boynunda kendine takmışızdır. Onun önüne kıyamet günü kendisini şöyle karşılayacak açık bir kitap çıkarırız:

    14. "Oku kitabını! Hesap görücü olarak bugün sana nefsin yeter!"

    15. Kim doğru yola giderse, sırf kendi iyiliği için gider; kim de sapıklık ederse, ancak kendi aleyhine eder; Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez! Biz bir peygamber göndermedikçe azap da etmeyiz.

    16. Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman oranın devletlilerine (ileri gelenlerine) emrederiz; onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur! Artık onu yerle bir ederiz.

    17. Hem Nuh'tan sonra nice yüzyılların halkını helak ettik. Kullarının günahlarına Rabbinin haberdar olması ve onları görmesi kafidir!

    18. Her kim peşin isterse, ona, dünyada istediğimiz kimseye dilediğimiz kadar peşin veririz; sonra da ona cehennemi tahsis ederiz; kınanmış kovulmuş olarak ona yaslanır.

    19. Her kim de ahireti ister ve inanarak orası için gerekli çalışmayı yaparsa, işte bunların çalışması şükre değer.

    20. Hepsine, onlara da onlara da Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin verişi yasak değildir.

    21. Bak! Bir kısmım diğerine nasıl üstün kılmışız; elbette ahiret hem dereceler bakımından, hem de üstünlük bakımından daha büyüktür.

    22. Allah ile birlikte başka bir ilah edinme ki, kınanmış, yalnız başına bırakılmış kalmayasın!

    23. Rabbin kesin olarak şunları emretti: "O'ndan başkasına ibadet etmeyin; ana-babaya iyilik edin; onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılık çağına ulaşırsa sakın onlara "öf!" deme ve onları azarlama; ikisine de tatlı söz söyle.

    24. İkisine de merhametten döşenerek kanat indir ve de ki: " Rabbim! ikisine de merhamet buyur, beni küçükken terbiye edip yetiştirdikteri gibi!"

    25. Rabbiniz içinizde olanları daha iyi bilir; eğer siz iyi kimseler iseniz, şüphesiz ki O, çok tevbe edenleri bağışlayıcıdır.

    26. Akrabaya hakkını ver; yoksula, yolda kalmış olana da; bununla beraber saçıp savurma!

    27. Çünkü saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridirler; şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.

    28. Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti aramak için sözü geçen kimselerden yüz çevirmek mecburiyetinde kalırsan, o vakit de onlara yumuşak bir söz söyle!

    29. Hem elini bağlayıp boynuna asma (cimrilik etme), hem de büsbütün açıp saçma (israf etme) ki, pişman olur, açıkta kalırsın;

    30. çünkü Rabbin dilediğine rızkı bol verir, dilediğine kısar; zira O, kullarından haberdardır, herşeyi görendir.

    31. Bir de züğürtlük korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Onlara da rızkı Biz veririz, size de... Onları öldürmek elbette büyük bir cinayettir.

    32. Zinaya da yaklaşmayın; çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.

    33. Allah'ın haram kıldığı canı, haklı bir sebep olmadıkça, öldürmeyin; kim haksız yere öldürülürse, velisine hakkını arama hususunda tam bir yetki vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin; çünkü o, yardıma eriştirilmiştir.

    34. Yetimin malına da yaklaşmayın. Ancak rüşdüne erişinceye kadar en güzel şekilde yaklaşma başka; verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen sözde muhakkak bir sorumluluk vardır.

    35. Ölçtüğünüz vakit tam ve doğru terazi ile tartın; bu hem hayırlı, hem de sonuç bakımından daha güzeldir.

    36. Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardınca gitme; çünkü kulak, göz, gönül; bunların her biri ondan sorumludur.

    37. Yeryüzünde azametle yürüme; çünkü sen ne yeri yutabilirsin, ne de boyca dağlara yetişebilirsin.

    38. Bütün bunların yasaklanmış olanı, Rabbin katında tiksinilmiş bulunuyor.

    39. İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah ile beraber başka bir ilah uydurma ki, sonra kınanmış ve kovulmuş bir halde cehenneme atılırsın.

    40. Şimdi Rabbiniz sizi, oğullarla seçkin bir duruma getirdi de kendisi meleklerden dişiler edindi, Öyle mi? Gerçekten siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz!

    41. Biz bu ikazı bu Kur'an'da türlü şekillerde açıkladık ki; düşünüp akıllarını başlarına alsınlar; oysa bu onların ancak ürkekliğim artırıyor!

    42. -De ki: "Allah ile birlikte dedikleri gibi ilahlar olsaydı, o takdirde onlar Arş'ın sahibine bir yol ararlardı.

    43. Münezzehtir O, onların dediklerinden çok münezzeh ve çok yüksek, hem pek büyük bir yükseklikle yücedir.

    44. O'nu, yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan akıllılar teşbih eder. Hatta hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek teşbih etmesin, ancak siz onların teşbihlerin! iyi anlamazsınız. O, gerçekten halim ve çok bağışlayandır.

    45. Bir de sen Kur'an'ı okuduğun zaman Biz seninle ahirete inanmayanlar arasına görünmez bir perde çekeriz.

    46. Ve kalplerinin üzerine onu iyi anlamalarına engel kabuklar geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kuran'da tek olarak andığın vakitte ürkerek arkalarını döner giderler.

    47. Biz çok iyi biliriz seni dinledikleri zaman ne maksatla dinlediklerini ve birbirleriyle fısıldaşırlarken de o zalimlerin: "Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!" dediklerim.

    48. Bak seni nelerle mukayese ettiler de nasıl sapıklığa düştüler, onun için bir yol bulmaya da güçleri yok.

    49. Bir de dediler ki: "Biz bir sürü kemik olduğumuz ve ufalanıp tozduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?"

    50. De ki : " Gerçekten, ister taş olun, ister demir,

    51. İsterse gönlünüzde büyüyen herhangi bir yaratık!" Hemen: "Bizi kim (eski varlığımıza) iade edebilir?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi!" O vakit sana başlarım sallayacaklar." O ne vakit?" diyecekler. De ki: "Yakın olması umulur."

    52. O sizi çağıracağı gün, derhal O'na tam bir saygı ile uyacaksınız ve (kabirlerinizde) pek az bir müddet kaldığınızı sanacaksınız.

    53. Kullarıma de ki: "En güzel olan sözü söylesinler; çünkü şeytan aralarını gıcıklar; zira şeytan insana açık bir düşmandır.

    54. Rabbiniz sizi daha iyi bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Seni de onların üzerlerine vekil göndermedik.

    55. Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir. Andolsun ki, peygamberlerin bir kısmını bir kısmından üstün kıldık ve Davud'a da Zebur'u verdik.

    56. De ki: "O'ndan başka ilah sandıklarınızı çağırın; o zaman anlarsınız ki ne başınızdan sıkıntıyı giderebilirler, ne de değiştirebilirler.

    57. Onların yalvarıp durdukları, Rablerine hangisi daha yakın diye vesile ararlar ve rahmetim umarlar, azabından korkarlar; çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.

    58. Hiçbir memleket yoktur ki, Biz onu kıyamet gününden önce helak etmeyelim veya şiddetli bir azap ile cezalandırmayalım; Kitab' da bu yazılı bulunuyor.

    59. Bizi mucizelerle peygamber göndermekten alıkoyan şey, ancak önceki milletlerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud'a gözleri göre göre mucize olmak üzere o dişi deveyi verdik de onunla kendilerine zulmettiler; oysa Biz o mucizeleri, ancak korkutmak için göndeririz.

    60. Unutma ki, vaktiyle sana: "Bil ki Rabbin o insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz (Mirac) temaşasını ve Ku'ran'da lanetlenmiş ağacı sadece insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları tehdit ediyoruz; ama bu onlara büyük bir taşkınlığı artırmaktan başka netice vermiyor.

    61. Yine unutma id, bir vakit meleklere: " Adem için secde edin!" demiştik; derhal secde ettiler, fakat iblis:"Ben, bir çamur halinde yarattığın kimseye hiç secde mi ederim!" dedi.

    62. Dedi ki: "Şu benim üzerime üstün kıldığın kişiye baksana!" Yemin ederim ki eğer beni kıyamet gününe kadar yaşatırsan, ben onun zürriyetini pek azı hariç kesinlikle kumandam altına alacağım."

    63. Allah buyurdu ki: "Haydi defol! Onlardan her kim sana uyarsa, biliniz ki cehennem de sizin cezanızdır, hem de mükemmel bir ceza!

    64. Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat; süvarilerin ve piyadelerinle üzerlerine bas gürültüyü; mallarına, evlatlarına ortak ol; ve onlara va'dlerde bulun. Fakat şeytan onlara bir aldanıştan başka ne va'd eder?

    65. Doğrusu o benim kullarım yok mu, senin onlar üzerine hiçbir saltanatın yoktur! Vekil olarak Rabbin yeter!"

    66. -Rabbiniz o kudret sahibidir ki, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütüyor; gerçekten O, size karşı çok merhametidir.

    67. Denizde başınıza bir bela geldiği zaman, O'ndan başka yalvardıklarınız kaybolur; derken O, sizi kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.

    68. (Karaya) çıktığınızda, sizi tarafından yere geçirmeyeceğinden veya üzerinize çakıllı bir rüzgar salıvermesinden sonra da kendinize hiç vekil bulamamanızdan güvencede misiniz?

    69. Yoksa sizi tekrar denize döndürüp de üzerinize herşeyi kırıp büken bir fırtına salıvererek hepinizi yaptığınız nankörlük sebebiyle boğmayacağından, sonra da Bize karşı onun öcünü alacak birini bulamamanızdan emin misiniz?

    70. Andolsun ki: Biz, Adem oğullarını üstün bir şerefe mazhar kıldık; karada ve denizde binitlere yükledik ve güzel güzel nimetlerle besledik; yarattıklarımızdan çoğunun üzerine geçirdik.

    71. Günün birinde bütün insanları önderleriyle çağıracağız; o gün her kime kitabı sağ eliyle verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve kıl kadar zulmedilmeyecekler.

    72. Her kim de bu dünyada körlük ettiyse, o artık ahirette daha kör ve gidişçe daha şaşkındır.

    73. kalsın seni bile, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin diye fitneye düşüreceklerdi ve o takdirde seni dost edineceklerdi.

    74. Ve eğer Biz sana sebat vermemiş olsaydık, sen onlara nerede ise meylettindi.

    75. O takdirde, muhakkak hayatın da, ölümün de katmerli açışım tattırırdık; sonra Bize karşı kendin için hiçbir yardımcı bulamazdın.

    76. Az daha seni bu yerden çıkarmak için rahatsız edeceklerdi ve o takdirde kendileri de senin ardından pek az kalacakları.

    77. Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere uygulanan bir kanundur ki sen Bizim bu kanunumuzda bir değişiklik bulamazsın!

    78. Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına kadar namazı güzel kıl; bir de kıraatıyle seçkin olan sabah namazını; çünkü sabah Kur'an'ı gerçekten şahitlidir.

    79. Gecenin bir bölümünde de sana mahsus fazla bir namaz olarak uykudan kalk. Kur'an ile teheccüd kıl; yakındır ki Rabbin seni övgüye değer bir makama ulaştıra.

    80. De ki: "Rabbim, gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla, çıkacağım yerden de doğrululukla çıkmamı nasip et ve benim için kendi katından yardım edici bir kuvvet ver."

    81. Ve de ki: "Hak geldi, batıl yok oldu; gerçekten batıl pek zavallıdır!"

    82. Biz de Kur'an'dan müminler için bir şifa ve bir rahmet olan ayetleri peyderpey indiririz. Zalimlerin ise ancak zararım artırır.

    83. Öyledir, Biz insana nimet verdiğimiz zaman aldırmaz, yan büker; kendisine kötülük dokunduğu zaman da pek umutsuz olur.

    84. De ki: "Herkes kendi uyarına=temayülüne göre hareket ediyor. O halde kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir."

    85. Bir de sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin emrindendir. Size ise pek az bilgi verilmiştir."

    86. -Andolsun ki, dilersek sana vahyettiğimizi tamamen gideriveririz; sonra Bize karşı kendine bir vekil de bulamazsın.

    87. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (vahyettiklerimi ortadan kaldırma işini) yapmadık. Gerçekten O'nun sana olan lütfü çok büyüktür.

    88. De ki: "Yemin ederim eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek üzere toplansalar, birbirlerine yardımcı bile olsalar onun bir benzerini getiremezler.

    89. Andolsun ki Biz bu Kur'an'da dillere destan olacak her manadan türlü türlü anlattık; ifadeler yaptık yine insanların çoğu gavurlukta ısrar ettiler;

    90. Ve dediler: Biz sana asla inanmayız, ta ki bizim için şu yerden bir pınar akıtasın,

    91. veya hurmalıklardan ve üzümlüklerden bir bahçen olsun da aralarında şarıl şarıl çaylar akıtasın,

    92. yahut iddia ettiğin gibi göğü üzerimize parça parça düşüresin veya Allah'ı ve melekleri kefil getiresin,

    93. veyahut altından bir evin olsun ya da gökyüzüne çıkasın; ona çıktığına da asla inanmayız; ta ki bize okuyacağımız bir mektup indiresin!" De ki: "Rabbimin şanı yücedir, ben sadece beşer olan bir peygamberim."

    94. Kendilerine doğru yolu gösteren rehber geldiğinde insanların iman etmelerine ancak şöyle demeleri engel oldu: "Allah bir insanı mı peygamber gönderdi?"

    95. Söyle onlara: "Eğer yeryüzünde uslu uslu yürüyen melekler olsaydı, elbette onlara gökten melek olan bir peygamber gönderirdik!"

    96. De ki: "Allah, sizinle benim aramda şahit olarak yeter. Gerçekten O, kullarından haberdardır, çok iyi görendir."

    97. Ve Allah her kime hidayet öderse, o doğru yolu tutar; her kimi de sapıklık içinde bırakırsa, artık onlar için Allah'tan başka yardımcılar bulamazsın. Ve Biz onları kıyamet günü, kör, dilsiz, sağır oldukları halde yüzü koyun haşrederiz; varacakları yer cehennemdir; alevi dindikçe onlara ateşi artırırız.

    98. Bu, onların cezasıdır, çünkü onlar ayetlerimizi inkar ettiler ve: "Sahi biz bir yığın kemik ve ufalanıp tozduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" dediler.

    99. Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah'ın, kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi? Kendileri için şüphe edilmeyen bir vade tayin etmiştir. Fakat zalimlerin gavurluktan başkasına baktıkları yok!

    100. De ki: " Rabbimin rahmet hazinelerine siz malik olsaydınız, o zaman da elden çıkar korkusuyla kimseye birşey vermezdiniz. İnsan zaten çok cimridir!"

    101. Andolsun ki, Musa'ya apaçık dokuz mucize verdik. Sor İsrail oğullarına; Musa onlara geldiği vakit, Firavun ona dedi ki: "Ey Musa ben seni kesin büyüye tutulmuş sanıyorum!"

    102. Musa da: "Pekala bilirsin ki, bunları, göklerin ve yerin Rabbi ancak birer ibret olmak üzere indirdi. Mutlaka ben de seni, ey Firavun helak olmuş sanıyorum!"

    103. Derken Firavun onları o yerden belinletmek (sürüp çıkarmak) istedi, Biz de hem kendisini, hem de beraberindekilerin tümünü birden boğuverdik; arkasından da İsrail oğullarına dedik ki: "Haydi, yeryüzünde yerleşin; sonra ahiret va'di geldiği vakit hepinizi dürüp bükerek (bir araya) getireceğiz."

    104. Arkasından İsrailoğullarına şöyle dedik: "Firavun"un sizi çıkarmak istediği arazide siz oturun! Sonra ahiret vaadi (kıyamet) geldiği vakit, hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz."

    105. Bunu (Kur'an'ı) gerçeğin ifadesi olarak indirdik, o da gerçek bir şekilde indi. Seni ancak sevabımızın müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik.

    106. Hem onu bir Kur'an olarak ayet ayet ayırdık ki, insanlara dura dura okuyasın, hem de gerektikçe parça parça indirdik.

    107. De ki: "İster ona inanın, ister inanmayın; zira bundan önce kendilerine bilgi verilmiş olanlara okununca çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar ve diyorlar ki:

    108. Rabbimizi tenzih ederiz. Gerçekten Rabbimizin va'di kesinlikle gerçekleşmiş bulunuyor;

    109. Ve ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların ürpertilerini de artırıyor.

    110. De ki: "Allah deyin, Rahman deyin; hangisini derseniz, hep O'nundur, o en güzel isimler. Bununla beraber namazında çok bağırma, çok da gizleme; ikisinin arası bir yol tut.

    111. Ve şöyle de: "Hamd o Allah'a ki, hiçbir çocuk edinmedi; O'na mülkte bir ortak da olmadı; O'na aczi yüzünden bir yardımcı da olmadı." O'nu tekbir ile büyükle de büyükle!
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  8. #18
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    Kehf Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 28. âyetin Medine döneminde indiği de rivayet edilmiştir. 110 âyettir. Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen "kehf" kelimesinden almıştır. Kehf, mağara demektir. Sûrede temel konu olarak, inançları sebebiyle öldürülmekten kurtulmak için bir mağaraya sığınan gençlerin mucizevi halleri, ayrıca Hz.Mûsâ ile Zülkarneyn konu edilmektedir.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Hamd o Allah'a mahsustur ki, kuluna Kitab indirdi, içinde hiçbir yamukluk yapmadan,

    2. dosdoğru; tarafından şiddetli bir azap ile korkutmak ve yararlı yararlı işler yapan müminlere şunu müjdelemek için:

    3. Kendilerine gerçekten güzel bir mükafat var; ebedi olarak orada kalacaklar.

    4. Bir de: " Allah çocuk edindi." diyenleri uyarmak için.

    5. Bu hususta ne kendilerinin bir bilgisi vardır, ne de babalarının; o, ağızlarından çıkan ne büyük bir sözdür; sadece yalan söylüyorlar!

    6. Şimdi bu söze (Kur'an'a) inanmazlarsa belki arkalarından üzülerek kendini tüketeceksin!

    7. Biz yeryüzünde olan şeyleri ona bir süs yaptık ki insanları imtihan edelim: Hangisi daha güzel bir amel yapacak?

    8. Bununla beraber şu da bir gerçek ki Biz, onun üzerinde olan herşeyi kupkuru bir toprak yapmaktayız.

    9. Yoksa sen Ashab-ı Kehf ve Rakim'ın, ayetlerimizden şaşılacak bir olay olduklarını mı sandın?

    10. O vakit o genç yiğitler mağaraya çekildiler ve şöyle dediler: " Ey Rabbimiz, bizlere tarafından bir rahmet ihsan et ve bizim için işimizden bir muvaffakiyet hazırla!"

    11. Bunun üzerine yıllarca mağarada kulakları üzerine vurduk (uyuttuk).

    12. Sonra da onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri gayeyi daha iyi hesap etmiş olduğunu bilelim.

    13. Biz sana onların kıssalarını doğru olarak naklediyoruz: Hakikaten bunlar, Rablerine iman eden birkaç genç yiğitti; Biz de hidayetlerini artırdık.

    14. Ve kalplerini pekiştirdik. O vakit ayağa kalkıp dediler ki: "Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir; kesinlikle O'ndan başka hiçbir tanrıya tapmayız; yoksa gerçekten saçma sapan konuşmuş oluruz.

    15. Şunlar, bizim kavmimiz, tuttular O'ndan başka tanrılar edindiler; onların tanrı olduğuna açık bir delil getirselerdi ya! Allah'a bir yalanı uydurandan daha zalim kim olabilir?"

    16. (İçlerinden biri demişte ki) : Madem ki, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından uzaklaşmayı tercih ettiniz, o halde mağaraya çekilin ki, sizin için Rabbiniz rahmetini yaysın ve size işinizden bir kolaylık hazırlasın."

    17. Güneşi görüyorsun ya, doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa meyleder, battığı vakit de onları sol tarafa makaslar. Onlar mağaranın geniş bir yerindedir. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet öderse, işte o hidayete ermiştir; kimi de saptırırsa artık ona doğru yolu gösterecek bir yardımcı bulamazsın.

    18. Bir de onları uyanık sanırdın, halbu ki, uykudadırlar ve Biz onları sağa sola çevirirdik; köpekleri de giriş kısmında iki kolunu uzatmıştı. Onları görseydin mutlaka onlardan kaçar ve elbette için dehşet ile dolardı.

    19. Yine böylece onları uyandırdık ki, birbirlerine sorsunlar. İçlerinden biri : "Ne kadar durdunuz!" dedi. "Bir gün yahut daha az." dediler. Bir kısmı da: "Ne kadar durduğunuzu Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi siz şu gümüş paranızla birinizi şehre gönderin de, baksın kimin yemeği daha temizse ondan size yiyecek alıp getirsin; hem de çok kurnaz davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.

    20. Çünkü sizi ellerine geçirirlerse muhakkak öldürürler, yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman asla kurtuluşa eremezsiniz."

    21. Böylece kendilerini haberdar ettik ki, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve kıyamet gününün şüphesiz bulunduğunu bilsinler. O sırada kavimleri kendi aralarında bunların olayını tartışıyorlardı. Bunun üzerine dediler ki: "Üstlerine bir bina yapın; Rableri onları daha iyi bilir!" Düşmanlarına karşı galip gelenler: "Biz muhakkak bunların üzerine bir mescit yaparız." dediler.

    22. (Kimileri): "Üçtür. Dördüncüleri köpekleridir." diyecekler; (kimileri de): "Beştir, altıncıları köpekleridir." diyecekler. Her ikisi de gaybi taşlama=bilinmeyen şey hakkında tahmin yürütmektir. (Bir kısmı da): "Yedidir, sekizincileri köpekleridir." diyecekler. De ki: "Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir; onları insanlardan ancak pek azı bilir." Artık bunlar hakkında bildirilenin dışında bir tartışmaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye birşey sorma!

    23. Hiçbir şey hakkında da: "Ben bunu yarın muhakkak yaparım deme,

    24. Allah'ın dilemesine bağlamaksızın. Unuttuğun zamanda Allah'ı an ve şöyle de: "Umarım ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir zamanda dosdoğru bir başarıya eriştire!"

    25. Onlar mağaralarında üçyüz sene durdular, dokuz da ilave ettiler.

    26. De ki: "Ne kadar kaldıklarım Allah daha iyi bilir!" Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir.O Öyle güzel görür, öyle güzel işitir ki, onlara O'ndan başka yardımcı yoktur; O hiçbir kimseyi hükmünde ortak kabul etmez!"

    27. Rabbinden sana vahyolunanı oku! O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka bir sığınakcak da bulamazsın!

    28. Sabah akşam Rablerine rızasını dileyerek dua eden kimselerle beraber nefsince sabret! Sen dünya hayatinin süsünü arzu ederek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, Bizi anmaktan gafil kıldığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi aşırılık olmuş kimseye uyma!

    29. Ve de ki: "O hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin! Çünkü Biz zalimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, serdakları = duvarları kendilerini kuşatmıştır. Eğer yardım isterlerse, yüzleri çeviren erimiş cesed gibi bir su ile yardım edilirler. O ne fena içki ve o ne kötü kurultay!

    30. İman edip iyi iyi amel işleyenlerin, şüphesiz ki, Biz öyle güzel işler yapanların mükafatını zayi etmeyiz.

    31. İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından ırmaklar akar; orada altın bileziklerle süslenecekler; ince ve kalın ipeklerden yeşil elbiseler giyecekler; tahtlar üzerine dayanıp kurulacaklar. O ne güzel mükafat, ne güzel kurultay!

    32. Ve onlara iki adamı temsil getir: Birisine her türlü üzümden iki bağ vermişiz, her ikisini hurmalarla donatmışız; ikisinin arasına da bir ekinlik yapmışız.

    33. İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş hiçbir şey noksan bırakılmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız.

    34. Başka geliri de vardı; bu yüzden bu adam arkadaşıyla konuşurken: "Ben senden malca daha zengin, taraftarca daha güçlüyüm." dedi.

    35. Ve bağına girdi; kendine yazık ediyordu ve: "Bunun yok olacağını asla sanmam;

    36. kıyametin kopacağını da zannetmem. Bununla beraber şayet Rabbime döndürülürsem, mutlaka bundan daha hayırlı bir sonuç bulurum." dedi.

    37. Arkadaşı da ona karşılık vererek dedi ki: "Sen, seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da insan şekline koyan Rabbini inkar mı ediyorsun?

    38. Ancak o Allah benim Rabbim ve ben Rabbime kimseyi ortak koşmam.

    39. Bağına girdiğin zaman : "Maşallah, Allah'ın yardımından başka hiçbir kuvvet yoktur! deseydin olmaz mıydı? Eğer malca ve evlatça beni kendinden az görüyorsan,

    40. ne biliyorsun belki Rabbim bana senin bağından daha hayırlısını verir; seninkinin de üstüne gökten bir afet indiriverir de yalçın bir toprak haline gelir.

    41. Yahut suyu çekiliverir de bir daha onu aramakla bulamazsın."

    42. Derken bütün serveti istilaya uğradı. Bunun üzerine bağına yaptığı masraflara karşı ellerini oğuşturmaya başladı. Bağ, çardakları üzerine çökmüş kalmıştı; "Ah! Keşke Rabbime hiçbir ortak koşmamış olsaydım!" diyordu.

    43. Allah'tan başka kendisine yardım edecek bir topluluk da bulunmadı; kendi kendini de kurtaramadı.

    44. İşte burada hakimiyet gerçekten Allah'ındır. O sevapça da daha hayırlıdır, sonuçça da daha hayırlıdır.

    45. Onlara dünya hayatinin misalini şöyle ver (Dünya hayatı) gökten indirdiğimiz bir suya benzer ki. onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karışmış, nihayet rüzgarların savurup götürdüğü bir çöp kırıntısı olmuştur.

    46. Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür; ebedi kalacak iyi işler ise, Rabbinin katında sevapça da hayırlıdır, ümitçe de hayırlıdır.

    47. Düşün o günü ki, dağları yürüteceğiz; yeryüzünü çırıl çıplak göreceksin. Onları mahşer meydanına toplamışızdır, hiçbir kimseyi geride bırakmamışızdır.

    48. Hepsi saf saf Rabbine arzedilecekler; (O da şöyle) buyurur : "İşte andolsun ki, ilk önce yarattığımız gibi bize geldiniz; fakat siz va'd ettiğimiz zamanı gerçekleştiremeyeceğimizi sanmıştınız, değil mi?"

    49. Defter de (ortaya) konulmuştur; artık suçluların korku yüzünden heyecan içinde titrediklerini görürsün. Ve şöyle derler: "Vay halimize! Bu nasıl defter ki, ne küçük koymuş, ne büyük, hepsini saymış dökmüş!" Ve bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır; Rabbin kimseye zulmetmez.

    50. Yine o vakti hatırla ki, meleklere: "Adem için secde edin!" demiştik, hemen secde ettiler, ancak İblis cinlerden idi Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düşman iken! Zalimler için ne kötü bir değişme!

    51. Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına ne de kendilerinin yaratılışına şahit tutmadım; ve hiçbir zaman yoldan saptıranları yardımcı edinmiş değilim.

    52. Ve o gün diyecek ki: "Ünleyin=çağırın bakalım, bana ortak olduklarını sandığınız şeyleri!" Derken onları çağırırlar, yalvarırlar, fakat kendilerine cevap verilmez. Ve biz aralarına bir uçurum koymuşuzdur.

    53. Suçlular ateşi görmüş artık ona düşeceklerini anlamışlardır da ondan kaçacak bir yer bulamamışlardır.

    54. Andolsun ki, gerçekten Biz bu Kuran'da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar açıklamışızdır. İnsan ise herşeyden çok mücadelecidir.

    55. Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber geldiğinde insanları iman etmekten ve günahlarının bağışlanmasını istemekten alıkoyan şey, sadece kendilerine, öncekilere gelen dünya azabının gelmesi veya ahiret azabının gözleri önüne serilmesini beklemek olmuştur.

    56. Halbuki, Biz gönderdiğimiz peygamberleri ancak müjdeleyici ve uyarıcı olmak üzere göndeririz. Küfredenler ise, hakkı batılla kaydırmak için mücadele ediyorlar; ayetlerimizi ve kendilerine yapılan tehdidi alaya aldılar.

    57. O kimseden daha zalim kim olabilir ki, kendisine Rabbinin ayetleri anlatılmıştır da o, onlardan yüz çevirmiş ve ellerinin önceden yaptığı şeyleri unutmuştur. Çünkü Biz onların kalpleri üzerine onu iyi anlamalarına engel birtakım kabuklar ve kulaklarına bir ağırlık koymuşuzdur; sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla yola gelmezler.

    58. Hem o bağışlaması çok, merhamet sahibi Rabbin onları kazandıkları günahlar yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, elbette hemen azap ederdi. Fakat onlar için va'dolunmuş bir zaman vardır ki, o gelince hiçbir kurtuluş çaresi bulamazlar.

    59. İşte o memleketler ki, Biz onları zulmettiklerinde helak etmiş ve helakları için de bir zaman belirlemiştik.

    60. Bir vakit Musa genç hizmetçisine demişti ki: " İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, yahut senelerce gideceğim."

    61. Bunun üzerine ikisi de iki denizin birleştiği yere vardıklarında balıklarını unuttular. O zaman balık denizde bir deliğe doğru yolunu tutmuştu.

    62. Bu şekilde geçtikleri zaman genç hizmetçisine: "Getir kuşluk yemeğimizi; gerçekten biz bu yolculuğumuzda yorulduk." dedi.

    63. Genç: "Gördün mü dedi kayaya sığındığımız vakit doğrusu ben balığı unuttum; onu hatırlamamı muhakkak şeytan unutturdu. O şaşılacak bir şekilde denizdeki yolunu tutmuştur."

    64. Musa da dedi ki: "İşte aradığımız oydu!" Bunun üzerine izlerini takip ederek gerisin geri döndüler;

    65. derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

    66. Musa ona: "Sana öğretilen ilimden bana da öğretmen şartıyla sana tabi olabilir miyim" dedi.

    67. O: "Doğrusu sen benimle beraber olmaya sabredemezsin.

    68. Havsalanın almadığı şeye nasıl sabredeceksin!" dedi.

    69. Musa: "İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmem." dedi.

    70. O: "0 halde eğer bana uyacaksan, bana hiçbir şey hakkında soru sorma, ta ki ben sana ondan söz açıncaya kadar."

    71. Bunun üzerine ikisi beraber gittiler; nihayet gemiye bindiklerinde tuttu gemiyi yaraladı. Musa:"A, içindekileri boğmak için mi yaraladın onu? Doğrusu kötü bir şey yaptın!" dedi.

    72. O: "Demedim mi ki sen benimle beraber olmaya sabredemezsin?" dedi.

    73. Musa: "Unuttuğum şeyle beni suçlama ve bu işimden dolayı bana güçlük çıkarma!" dedi.

    74. Yine gittiler nihayet bir oğlana rastgeldiler; tuttu onu öldürüverdi. Musa: "Bir can karşılığı olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu çok kötü birşey yaptın!" dedi.

    75. "Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?" dedi.

    76. Musa: "Eğer bundan sonra sana birşey sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme! Doğrusu tarafımdan beyan edilecek son özre erdin.

    77. Bunun üzerine yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca onlardan yemek istediler. Ancak onlar, kendilerini mİsafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, tutup onu doğrulttu. Musa: "İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın" dedi.

    78. O: "İşte bu, seninle benim ayrılmamız olacak! Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereyim.

    79. Önce gemi, denizde çalışan birtakım zavallılarındı. Ben onu kusurlu hale getirmek istedim; çünkü ötelerinde bütün sağlam gemileri gaspedip alan bir hükümdar vardı.

    80. Oğlana gelince, anne-babası mümin kimselerdi. Onun bunları azgınlık ve küfür ile sarmasından korktuk.

    81. İstedik ki, Rableri onun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlı ve merhamet bakımından daha yakınını versin.

    82. Gelelim duvara; o,şehirde iki yetim oğlanındı, altında onlar için saklanmış bir define vardı ve babaları iyi bir zat idi. Onun için Rabbin onların erginlik çağına ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Bütün bunlar, Rabbinden bir rahmet olmak üzeredir ve ben hiçbirini kendi görüşümle yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin açıklaması!" dedi.

    83. Bir de sana Zulkarneyn'den soruyorlar. Dedi: "Size ondan bir hatıra okuyacağım."

    84. Biz onun için yeryüzünde bir iktidar hazırladık ve ona ulaşmak istediği şeyden bir sebep verdik.

    85. Derken o bir sebebi izledi.

    86. Güneşin battığı yere vardığında onu, balçıklı bir kaynakta batıyor buldu. Ayrıca onun yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zulkarneyn, ya onları cezalandırırsın veya haklarında bir güzel muamelede bulunursun."

    87. O şöyle dedi: "Her kim haksızlık ederse, onu muhakkak cezalandırırız, sonra Rabbine iade edilir ve O da onu görülmedik bir azaba çeker.

    88. Ancak her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna da mükafat olarak en güzel akibet vardır ve ona emrimizin kolayını söyleriz.

    89. Sonra yine bir sebebi takip etti.

    90. Nihayet güneşin doğduğu yere vardığında, güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğmakta olduğunu gördü.

    91. İşte böyle. Halbuki Biz, onun yanında nelerin bulunduğunu tamamen biliyorduk.

    92. Sonra da başka bir sebebi takip etti.

    93. Nihayet iki set arasına vardığı zaman, önlerinde neredeyse hiç söz anlamayan bir kavim buldu.

    94. Onlar: "Ey Zulkarneyn, haberin olsun, Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde fesat çıkarıyorlar; bu yüzden onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana bir vergi ödesek olur mu dediler.

    95. Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu iktidar daha hayırlıdır; haydi siz bana bedenen yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım.

    96. Bana demir kütleleri getirin. İki ucu denkleştirdiği vakit: "Körükleyin!" dedi. Demiri bir ateş haline getirince: "Getirin bana üzerine erimiş bakır dökeyim!" dedi.

    97. Artık ne onu aşabildiler, ne de delebildiler.

    98. Zulkaneyn : " Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin va'dettiği an gelince, onu dümdüz edecektir. Rabbimin va'di de haktır.

    99. Ve o gün Biz onları, birbirlerinin içinde dalgalanır bir durumda bırakıvermişizdir Sura da üfürülmüştür, artık hepsini toplamış da toplamışızdır.

    100. Ve o gün cehennemi kafirlere öyle bir gösteriş göstermişizdir ki...

    101. Onlar ki, gözleri, Beni hatırlatan ayetlerin karşısında bir örtü içindeydi, işitmeye de tahammül edemiyorlardı.

    102. Yoksa o kafirler, Beni bırakıp da kullarımı kendilerine dost edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi o kafirlere bir konukluk hazırladık.

    103. De ki: "Size amelleri en çok hüsrana gidenleri haber vereyim mi?

    104. Kendilerinin gerçekten güzel sanat yaptıklarını sandıklan halde dünya hayatında çabaları boşa gitmiş olanları.

    105. Bunlar, işte o kimselerdir ki, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar etmişlerdir de hayır adına yaptıkları bütün işleri boşa gitmiştir. Artık kıyamet günü Biz onlara hiçbir tartı tutturmayız.

    106. İşte böyle, onların cezası cehennemdir. Çünkü küfretmişler, benim ayetlerimi ve peygamberlerimi alaya almışlardır.

    107. İman edip güzel güzel işler yapan kimselere gelince,onlar için Firdevs cennetleri bir konukluk olmuştur.

    108. İçlerinde sonsuza dek kalırlar, onlardan çıkmak istemezler.

    109. De ki: "Eğer Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsaydı, kesinlikle Rabbimin sözleri tükenmeden deniz tükenirdi, bir misli de yardımcı getirsek bile.

    110. De ki: "Ben ancak sizin gibi bir insanım, bana ancak ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor, onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse, güzel bir amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiçbir şirk karıştırmasın!"
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  9. #19
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    Meryem Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 98 âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. âyetler Medine döneminde inmiştir. Sûre, Meryem'in, oğlu İsa'yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır. Sûrede başlıca, tevhit inancını yerleştirmek amacıyla bazı peygamberlerin kıssaları ve kıyamet sahneleri konu edilmektedir.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Kaf, Ha,Ya, Ayn, Sad.

    2. Bu, Rabbinin Zekeriyya kuluna olan rahmetini, bir anıştır.

    3. Bir zaman, Rabbine gizli bir seste yalvarmıştı.

    4. Demişti ki: "Ey Rabbim, gerçek şu ki, benim kemik (im) gevşedi, baş (ım) bembeyaz alev aldı (Saçlarım ağardı) ve sana (ettiğim) dua ile ise hiçbir zaman mutsuz olmadım ey Rabbim!

    5. Ben bu halimle, arkamdan yerime geçecek olan akrabalardan endişeliyim. Karımda kısır bulunuyor, onun için bana bir dost ver!

    6. ki, hem benim mirasçım, hem de Ya'kub ailesinin mirasçısı olsun. Hem de hoşnutluğuna onu kavuştur Rabbim!

    7. Allah: "Ey Zekeriyya, haberin olsun, Biz sana Yahya adında ve bundan önce kendisine hiçbir adaş yapmadığımız bir oğul müjdeliyoruz dedi.

    8. Zekeriyya: "Ey Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir, karım kısır ben de yaşlılığın kağşamak derecesine (son haddine) varmışken!" dedi.

    9. Buyurdu ki : "Öyle! Fakat Rabbin, "o Bana kolaydır, bundan önce de seni, sen hiçbir şey değilken yarattım." dedi."

    10. Zekeriyya: "Ey Rabbim, bana bir alamet ver!" dedi. Allah: "Alametin, sapasağlam olduğun halde üç gece insanlara söz söyleyememendir." buyurdu.

    11. Derken, mihrabdan kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah ve akşam tesbih edin!" diye işaret verdi.

    12. "Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut!" (dedik.) ve daha çocukken ona hikmet verdik.

    13. Hem de katımızdan yumuşak bir kalplilik ve bir temizlik verdik ona. O, çok takva sahibi biri idi.

    14. Anne babasına iyi davranan biriydi, zorba ve isyankar değildi.

    15. Selam ona; hem doğduğu gün, hem öleceği gün, hem de diri olarak kaldırılacağı gün!

    16. Kitap'da Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.

    17. Onlarla arasına bir perde çekti. Derken kendisine ruhumuzu (Cebrail'i) gönderdik de o, düzgün bir insan şeklinde ona göründü.

    18. Meryem ona: "Ben bağışlayan Allah'a sığınırım senden, eğer Allah'tan korkan biri isen!" dedi.

    19. Ruh (Cebrail): "Haberin olsun, ben sana tertemiz bir oğlan vermek için Rabbinin elçisiyim sadece!" dedi.

    20. Meryem: "Benim nasıl bir oğlum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmadı; ben bir kahpe de değilim!" dedi.

    21. Cebrail: "Öyle! Fakat Rabbin buyurdu ki, o Bana göre kolaydır. Ayrıca onu insanlara gücümüzün bir delili ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için böyle yapacağız. Hem de o, karara bağlanmış bir iştir." dedi.

    22. Bu şekilde ona hamile oldu ve bu haliyle uzak bir yere çekildi.

    23. Derken sancı onu bir hurma dalına götürdü ve: "Keşke bundan önce ölmüş olsaydım da unutulmuş gitmiş olsaydım." dedi.

    24. Derken aşağı tarafından ona şöyle seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı yarattı.

    25. Hurmanın dalını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş taze hurmalar dökülsün.

    26. Artık ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen de ki: "Ben esirgeyen Allah'a oruç adadım, onun için bugün hiçbir kimse ile konuşmayacağım."

    27. Derken onu taşıyarak kavmine getirdi, Onlar: "Hey Meryem, sen Allah biliyor ya yumurcak birşey getirdin!

    28. Ey Harun'nun kız kardeşi, baban bir kötülük adamı değildi, annen de kahpe değildi"

    29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi: "Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?" dediler.

    30. O: "Haberiniz olsun ben Allah'ın kuluyum. O, bana bir kitap verdi ve beni bir peygamber yaptı.

    31. Beni her nerede olursam mübarek kıldı ve hayatta kaldığım müddetçe bana namazı ve zekatı tavsiye buyurdu.

    32. Beni anneme saygılı kıldı, beni eşkiya bir zorba yapmadı.

    33. Selam bana; hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem de diri olarak kaldırılacağım güne!"

    34. İşte hakkında tartışıp durdukları Meryem oğlu İsa. Hak sözü olarak budur!

    35. Allah'ın oğul edinmesi asla olur şey değildir; O, bu gibi şeylerden uzaktır. O, bir işin olmasını dileyince ona sadece "Ol!" der, oluverir.

    36. Ayrıca o (İsa) dedi ki: "Haberiniz olsun, Allah benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir; onun için hep O'na ibadet ediniz! İşte yegane doğru yol budur!

    37. Sonra gruplar kendi aralarında görüş ayrılığına düştüler. Artık büyük bir günün görülecek dehşetinden vay kafirlerin haline!

    38. Onlar Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.

    39. Onlar gaflet içinde iken, onlar iman etmezlerken, o hasret gününün, o işlerin bitirildiği saatin dehşetini kendilerine haber ver !

    40. Kesinlikle yeryüzüne ve bütün üzerindekilere Biz varis olacağız Biz! Ve onlar, hep Bize döndürüleceklerdir.

    41. Kitapta İbrahim'i de an, çünkü o, dosdoğru biri, bir peygamberdi.

    42. Bir zaman babasına şöyle demişti: "Babacığım, o işitmeyen, görmeyen ve sana hiç faydası olmayan şeytana niçin tapıyorsun?

    43. Babacığım, emin ol sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Gel bana uy da seni düz yola çıkarayım.

    44. Babacığım, şeytana tapma; çünkü şeytan esirgeyen Allah'a isyan etti.

    45. Babacığım doğrusu ben, sana o Rahman'dan bir azabın dokunup da şeytana dost olmandan korkuyorum."

    46. Babası : "Sen benim ilahlarımdan geçmek mi istiyorsun ey İbrahim? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım; beni sen uzun bir süre bırak git!" dedi.

    47. İbrahim: "Selam sana, senin için Rabbimden af dileyeceğim; çünkü O, bana karşı çok lütufkardır.

    48. Sizi Allah'tan başka taptıklarınızla başbaşa bırakıp çekilirim ve Rabbime dua ederim; umarım, Rabbime yaptığım dua sayesinde mutsuz olmam." dedi.

    49. İbrahim, onları ve Allah'tan başka taptıklarını bırakıp çekildiğinde, Biz de ona İshak'ı ve Ya'kub'u ihsan ettik ve her birini bir peygamber yaptık.

    50. Biz, bunlara rahmetimizden lütuflar, ihsanlar ettik ve hepsine dillerde yüksek bir doğruluk şanı verdik.

    51. Kitapta Musa'yı da an, çünkü O, ihlaslı idi ve bir elçi, bir peygamber idi.

    52. Biz hem ona Tur'un sağ tarafından seslendik hem de onu yakarış makamında yakınlık mertebesine erdirdik.

    53. Ve rahmetimizden kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak ona lutfettik.

    54. Kitapta İsmail'i de an; çünkü o cidden va'dinde sadık bir kimse idi, bir Resul, bir peygamber idi.

    55. Ailesine namaz ve zekat emrederdi ve Rabbi katında hoşnutluğa ermişti.

    56. Kitapta İdris'i de an; çünkü o, dosdoğru biri, bir peygamber idi.

    57. Ve Biz onu yüce bir yere yükselttik.

    58. İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden Adem, soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan İbrahim ile İsmail'in soyundan hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendirler. Kendilerine Rahmanın ayetleri okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı.

    59. Sonra bunların arkasından bozuk bir güruh geldi, namazı ziyan ettiler ve şehvetlerinin ardına düştüler; bunlar da Gayya kuyusunu boylayacaklardır.

    60. Ancak tevbe edip imana gelenler ve yararlı iş yapanlar başka; çünkü onlar hiçbir haksızlığa uğratılmayarak cennete gireceklerdir.

    61. Rahman'ın kullanna gıyaben söz verdiği Adn cennetlerine, şüphe yok ki, O'nun verdiği söz, daima yerine getirilmiştir.

    62. Orada hiç boş söz işitmezler; ancak bir "Selam" işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır.

    63. İşte kullarımızdan korunup takva sahibi olanları mirasçı yapacağımız cennet odur!

    64. Bir de biz (Rabbinin elçileri) Rabbinin emri olmadıkça inemeyiz. Önümüzdeki, ardımızdaki ve bunlar arasındakiler hep O'nundur; Rabbin seni unutmuş da değildir.

    65. O, bütün göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir; o halde O'na ibadet et ve ibadetine sebatla sabret. Hiç sen O'na bir adaş bilir misin?

    66. Böyle iken insan diyor ki: "Öldüğüm zaman, ileride mutlaka bir hayat sahibi kimse olarak çıkarılacak mıyım?"

    67. Yoksa o insan hiçbirşey değilken, Bizim, kendisini yaratmış olduğumuzu düşünmez mi?

    68. Evet Rabbine yemin ederim ki, Biz onları ve o şeytanları mutlaka ve mutlaka mahşerde toplayacağız, sonra da onları kesinlikle cehennemin etrafında diz üstü hazır bulunduracağız.

    69. Sonra her topluluktan Rahman'a karşı en çok isyan edenleri hangileri ise muhakkak ve muhakkak çekip alacağız.

    70. Sonra Biz, elbette o cehenneme yaslanmaya en layık olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz.

    71. İçinizden oraya varmayacak hiçbir kimse yoktur ve bu, Rabbinin üstlenmiş olduğu kesinleşmiş bir hükümdür.

    72. Sonra takva sahiplerini kurtarırız ve zalimleri diz üstü bırakırız.

    73. Ayetlerimiz kendilerine açık açık tecvidli okunduğu zaman da o küfredenler iman edenlere: "Bu iki topluluktan hangisi makamca daha iyi ve meclis olarak daha güzel?" dediler.

    74. Oysa Biz, kendilerinden önce mal ve görünüm bakımından daha güzel nice kuşakları helak etmişiz.

    75. De ki: "Kim sapıklık içinde ise, çok esirgeyici Allah, ona istediği kadar mühlet versin; nihayet va'dolundukları şeyi, ya azabı yada Kıyameti gördükleri zaman kimin mevkisinin daha kötü ve iradesinin daha zayıf olduğunu bitecekler.

    76. Hidayeti kabul edenlere ise, Allah daha çok hidayet verir. Kalıcı olan iyi ve yararlı işler Rabbinin katında hem sevap bakımından hem de sonuç bakımından daha hayırlıdır.

    77. Şimdi şu küfredip de: "Bana muhakkak mal ve evlat verilecektir." diyen herifi gördün mü?

    78. O, gayba vakıf mı olmuş yoksa esirgemesi çok olan Allah'ın katında bir söz mü almış?

    79. Hayır! Biz onun dediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız !

    80. Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o, Bize tek başına gelecektir.

    81. Tuttular, kendilerine şeref ve kuvvet sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.

    82. Hayır! Yarın ibadetlerini inkar edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman kesileceklerdir.

    83. Görmedin mi, Biz şeytanları o kafirlerin üzerine salmışız; onları kaynatıp oynatıp kıvrandırıyorlar.

    84. Aleyhlerinde acele etme! Biz, onlar için yalnızca bir sayı sayıyoruz.

    85. Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman'ın huzurunda toplayacağımız gün,

    86. suçluları da susuz olarak cehenneme sevk edeceğiz.

    87. Rahman'ın katında bir söz almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.

    88. "Rahman çocuk edindi." dediler.

    89. Andolsun ki, pek ağır, pek çirkin bir iddiaya cüret ettiniz.

    90. Az daha o yüzden gökler çatlayacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecek.

    91. O Rahman'a çocuk iddiasında bulundular diye.

    92. -Halbuki, çocuk edinmek Rahman'a yaraşmaz.

    93. Göklerde ve yerde Rahman'a kul olarak gelmeyecek hiçbir kimse yoktur.

    94. Andolsun ki, hepsini kuşatmış ve hepsini bir bir saymıştır.

    95. Hepsi kıyamet günü O'na tek olarak gelecektir.

    96. İman edip yararlı işler yapanlar ise, muhakkak Rahman, onlar için bir sevgi verecek, gönüllere sevdirecektir.

    97. Biz, o Kur'an'ı sadece onunla takva sahiplerini müjdelemen ve inat edenleri de korkutman için senin dilinle kolaylaştırdık.

    98. Bir de onlardan önce nice kuşakları helak ettik. Hiç onlardan birini hissediyor musun veya onların gizli bir seslerini işitiyor musun?
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

  10. #20
    sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 taninmis sohret sahibi uye sanko86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2006
    Nerden
    Unkown
    Yaş
    37
    Mesajlar
    18.395
    Post Thanks / Like
    Teşekkür
    254
    Thanked 25.680 Times in 4.219 Posts
    Tecrübe Puanı
    24632
    Taha Suresi
    Mekke döneminde inmiştir. 135 âyettir. Sûre, adını birinci âyette yer alan harflerden almıştır. Sûrede, Allah'ın peygamberler aracılığıyla insanlara gösterdiği doğru yolun temel gerçeklerine işaret edilmekte, Hz.Peygamber teselli edilerek peygamberlik görevini mutlaka en güzel şekilde başaracağı müjdelenip kendisine karşı çıkanların uğrayacağı sonuçlar izah edilmektedir.
    Bismillâhir Rahmânir Rahîm

    1. Ta Ha

    2. Kur'an'ı sana mutsuz olasın diye indirmedik.

    3. Ancak saygısı olana bir öğüt olmak üzere.

    4. Hem yeri, hem o yüksek yüksek gökleri yaratan tarafından peyderpey indirilen bir kitap olarak indirdik.

    5. O Rahman, Arş'a hakim oldu.

    6. Bütün göklerdekiler, bütün yerdekiler, bütün bunların arasındakiler ve bütün yerin dibindekiler hep O'nundur.

    7. Sen bu sözü ilan edeceksen de O, hem gizliyi, hem daha gizlisini bilir.

    8. Allah, O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O en güzel isimler hep O'nundur.

    9. Musa'nın olayı sana ulaştı mı?

    10. Hani bir vakit o bir ateş gördü de ailesine: "Siz durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size ondan bir yalın kor getiririm veya ateşin yanında bir kılavuz bulurum." dedi.

    11. -Ona vardığı zaman, kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa

    12. Haberin olsun, Benim Ben, Rabbin, hemen pabuçlarını çıkar; çünkü sen mukaddes vadide, Tuva'dasın!

    13. Ve Ben, seni seçtim; şimdi vahyedileni dinle!

    14. Gerçekten Benim Ben, Allah; Benden başka ilah yoktur; onun için Bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kıl!

    15. Çünkü Kıyamet mutlaka gelecektir; Ben hemen hemen onu gizliyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün.

    16. Sakın ona inanmayıp kendi keyfine uyan kimse seni ondan alıkoymasın, sonra helak olursun!

    17. O sağ elindeki de ne, ey Musa?

    18. Musa: "O benim asam, üzerine dayanırım ve onunla davarlarıma yaprak çırparım; benim daha başka ihtiyaçlarımı da görür." dedi.

    19. "Bırak onu, ey Musa!" diye buyurdu.

    20. Bıraktı onu, bir de ne görsün o, bir yılan olmuş koşuyor!

    21. Allah: "Tut onu ve korkma, Biz onu önceki haline döndüreceğiz." buyurdu.

    22. Bir de elini koynuna sok ki, diğer bir mucize olarak kusursuz bembeyaz çıksın!

    23. Sana en büyük mucizelerimizden bir kısmını gösterelim diye.

    24. Firavuna git, çünkü o pek azıttı.

    25. Musa dedi: "Ey Rabbim, benim göğsüme genişlik ver,

    26. işimi kolaylaştır bana,

    27. dilimden düğümü çöz,

    28. sözümü iyi anlasınlar.

    29. Bana ailemden bir yardımcı ver.

    30. Kardeşim Harun'u.

    31. Onunla sırtımı pekiştir.

    32. Onu görevimde ortak et

    33. ki Seni çok tesbih edelim

    34. ve çok analım Seni.

    35. Şüphe yok ki, Sen bizi görüp duruyorsun."

    36. Allah: "Haydi, erdirildin dileğine, ey Musa!" buyurdu.

    37. Şanıma andolsun ki, Biz sana diğer bir defa daha lütufta bulunmuştuk.

    38. Hani o vakit annene, verilen şu ilhamı vermiştik:

    39. "Onu sandığın içine koy, denize bırak, deniz de onu sahile bıraksın onu, hem Bana düşman, hem ona düşman biri alsın!" Ve senin üzerine,gözetimim altında yetiştirilesin diye, katımdan bir sevgi koydum.

    40. O zaman kız kardeşin gidiyor ve: "ona iyi bakacak birini bulayım mı size?" diyordu. Böylece, gözü aydın olsun ve üzülmesin diye seni tekrar annene iade ettik. Hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, seni birçok denemelerden geçirdik; bu sebeple yıllarca Medyen halkı arasında kaldın, sonra da ey Musa, bir kader üstüne geldin.

    41. Ben, seni kendim için yetiştirdim.

    42. Sen ve kardeşin mucizelerimle gidin ve Beni anmakta gevşeklik etmeyin!

    43. Firavun'a gidin; çünkü o, pek azıttı.

    44. Varın da ona yumuşak dille söyleyin; belki dinler veya korkar.

    45. "Ey Rabbimiz, bize şiddetle saldırmasından veya azgınlığının artmasından korkarız!" dediler.

    46. Allah :"Korkmayın, çünkü Ben sizinle beraberim;işitirim ve görürüm.

    47. Haydi, varın da ona deyin ki: "Haberin olsun, biz Rabbinin elçileriyiz, artık İsrail oğullarını bizimle gönder, onlara işkence etme, biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik, selam da doğruya uyanlara!

    48. İnan ki, bize, azabın, kesinlikle yalanlayıp yüz çevirene olduğu vahyolundu."

    49. Firavun: "Sizin Rabbiniz kimdir, ey Musa?" dedi.

    50. Musa: "Bizim Rabbimiz, herşeye uygun yaratılışını veren sonra da yolunu gösterendir!" dedi.

    51. Firavun: "Ya, öyle ise, önceki milletlerin durumu nedir?" dedi.

    52. Musa: "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır; Rabbim şaşmaz ve unutmaz.

    53. Yeryüzünü sizin için bir döşek yapan, orada size yollar açan ve gökten bir su indiren O'dur." dedi. İşte Biz, bu su sayesinde çeşitli bitkilerden çifter çıkarmaktayız.

    54. Hem yiyiniz, hem de hayvanlarınızı güdünüz; gerçekten bunda doğruya kılavuzluk eden akıl sahipleri için birçok deliller vardır.

    55. Sizi topraktan yarattık, yine ona döndüreceğiz ve yine sizi ondan bir kere daha çıkaracağız.

    56. Andolsun ki. Biz Firavuna bütün mucizelerimizi gösterdik; öyle iken o, yine yalanladı ve dayattı.

    57. Dedi ki: "Ey Musa, sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi bize geldin?

    58. O halde bilmiş ol ki, biz de sana onun gibi bir sihir yapacağız. Şimdi sen, seninle aramızda bir buluşma yeri ve zamanı belirte ki, ne senin ne de bizim caymayacağımız denk bir yer olsun!" dedi.

    59. Musa: "Sizinle buluşma vakti süs (bayram) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir" dedi.

    60. Bunun üzerine Firavun, dönüp tedbir almaya girişti, bütün hilesini derledi topladı, sonra geldi.

    61. Musa onlara: "Yazıklar olsun size, Allah'a yalan yere iftirada bulunmayın, sonra bir azap ile kökünüzü keser. Gerçekten iftira eden hüsrana uğramıştır." dedi.

    62. Onlar aralarında tartışıp anlaştılar ve gizlice fısıldaştılar.

    63. Dediler ki: "Şüphesiz bunlar, iki sihirbazdır; sizi yerinizden çıkarmak ve sizin o ideal inanç ve gidişatınızı yok etmek istiyorlar.

    64. Siz de bütün hilelerinizi birleştirin, sonra sıra halinde gelin. Muhakkak ki, bugün üstün gelen zafere ermiş olacak!"

    65. Onlar: "Ey Musa ya sen at, ya da ilk atan biz olalım." dediler.

    66. Musa: "Haydi, siz atın!" dedi. Bir de baktı ki, onların ipleri ve sopaları, sihirleri sebebiyle, kendisine cidden koşuyorlarmış gibi görünüyor.

    67. Birden bire Musa, içinde bir tür korku duydu.

    68. Dedik ki: "Korkma, çünkü sensin üstün sen!

    69. Sağ elindekini bırakıver; o, onların yaptıklarını yalar yutar. Çünkü onların yaptıkları yalnızca bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise her nerede olsa felah bulmaz!"

    70. Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar: "Harun il Musa'nın Rabbine iman ettik." dediler.

    71. Firavun: "Demek ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! O, mutlaka size sihri öğreten büyüğünüzdür. O halde andolsun ki, ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi kesinlikle hurma dallarına asacağım; şüphesiz bileceksiniz hangimizin azap bakımından daha şiddetti ve daha sürekli olduğunu!" dedi.

    72. Onlar : "İhtimali yok, bize gelen bu açık mucizelere ve bizi yaratana karşı seni tercih edemeyiz. Artık ne yapacaksan yap; senin hükmün olsa olsa bu dünya hayatında geçerli olur.

    73. Doğrusu biz, günahlarımıza ve bizi zorladığın sihre karşı bizi bağışlasın diye Rabbimize iman ettik. Allah, daha hayırlı ve daha kafacıdır." cevabını verdiler.

    74. Her kim Rabbine suçlu olarak varırsa, şüphesiz ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne dirilir.

    75. Her kim de mümin olarak ve yararlı işler yapmış bir halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler vardır.

    76. Altından ırmaklar akan Adn cennetleri ki, onlarda ebedi kalacaklardır. Ve o işte , temizlenen kimsenin mükafatı.

    77. Doğrusu Musa'ya şöyle vahyettik: "Kullarımla geceleyin yürü de onlara denizde kuru bir yol aç; yetişilmekten korkmaz ve endişe etmezsin."

    78. Derken Firavun ordularıyla onları takip etti; denizden kendilerini saran sarıverdi.

    79. Velhasıl Firavun kavmini sapıklığa sürükledi, doğru yola götürmedi.

    80. Ey İsrail oğullan, sizi gerçekten düşmanınızdan kurtardık, Tür dağının sağ yanında size söz verdikve sizlere kudret helvası ile bıldırcın indirdik.

    81. Size verdiğimiz rızıkların en hoşlarından yiyin ve o hususta taşkınlık yapmayın ki, sonra gazabım iner üzerinize; her kimin üzerine de gazabım inerse, o uçuruma gider.

    82. Bununla birlikte, Ben tevbe eden, iman edip yararlı işler yapan sonra da doğru giden kimse için çok bağışlayıcıyım, şüphesiz.

    83. Hem seni kavminden daha çabuk gelmeye sevkeden nedir, ey Musa?

    84. Musa: "Onlar, benim izimin üzerindeler ve ben, hoşnut olasın diye, sana gelmekte acele ettim ey Rabbim!" dedi.

    85. Allah: "Ama Biz, senin ardından kavmini fitneye düşürdük ve Samiri onları saptırdı." buyurdu.

    86. Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak hemen kavmine döndü: "Ey kavmim, Rabbiniz size güzel bir va'dde bulunmadı mı? Zaman mı uzadı, yoksa başınıza Rabbinizden bir gazap inmesini arzu ettiniz de mi bana verdiğiniz sözü tutmadınız?" dedi.

    87. Onlar: "Biz, sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz, o kavmin zinet eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları ateşe attık; Samiri de attı.

    88. Nihayet S⭩rnlara b?en bir buza��eykeli ortaya 罫ard?un ?e S⭩re adamlar?te sizin de, Musa'n?il⨽ budur, ama o unuttu" dediler.

    89. Şu gerçeği görmüyorlar mıydı ki, o onlara bir sözle karşılık veremiyor ve kendilerine ne bir zarar ne de bir yarar sağlayabiliyordu.

    90. Andolsun ki, önceden Harun onlara: "Ey kavmim, siz bununla yalnızca bir fitneye tutuldunuz ve doğrusu sizin Rabbiniz esirgemesi çok Allah'tır; gelin bana uyun ve emrime itaat edin!" demişti.

    91. Onlar: "Biz Musa bize dönünceye kadar onun başında durmaktan asla ayrılmayacağız!" dediler.

    92. Musa: "Ey Harun, sana ne engel oldu bunların sapıklığa düştüklerini gördüğün zaman,

    93. peşimden gelmedin. Benim emrime isyan mı ettin?" dedi.

    94. Harun:"Ey anamın oğlu, sakalımı ve başımı tutma! Emin ol ki,"dediğime bakmadın da İsrail oğulları arasına ayrılık düşürdün." dersin diye korktum." dedi.

    95. Musa: "Ya senin derdin ne ey Samiri?" dedi.

    96. Samiri: "Ben onların görmediklerini gördüm de Resülün izinden bir avuç toprak avuçlayıp attım, nefsim bana böyle hoş gösterdi." dedi.

    97. Musa: "Haydi, defol! Çünkü senin cezan, hayat boyunca "Bana dokunmayın!" demendir; ayrıca senin asla kurtulamayacağın bir ceza daha var. O başın bekleyip durduğun tanrına da bak! Onu mutlaka yakacağız da yakacağız. Sonra da onu kül edip muhakkak denize dökeceğiz!

    98. Sizin ilahınız ancak o Allah'tır ki, O'ndar başka ilah yoktur. O, ilmi ile herşeyi kuşatmıştır!" dedi.

    99. Ya Muhammed, işte sana böyle geçmişin önemli haberlerinden kıssa anlatıyoruz. Şüphe yok ki, sana tarafımızdan bir zikir verdik.

    100. Her kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz o, kıyamet gönünde bir günah yüklenecektir.

    101. Sonsuza dek onun altında kalacaklardır. Onlar için kıyamet günü o ne kötü bir yüktür!

    102. O gün ki, sura üfrülecek ve suçluları o gün Biz, gömgök mahşere toplayacağız.

    103. Onlar, aralarında: "On günden fazla durmadınız." diye gizli gizli konuşacaklar.

    104. Görüşü en üstün olanları, "Bir günden fazla durmadınız." dediği zaman, ne diyeceklerini Biz biliriz.

    105. Bir de sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki:"Rabbim, onları un ufak edip savuracak!

    106. Yerlerini dümdüz bomboş bir halde bırakacak:

    107. Orada ne bir eğrilik, ne de bir yumruluk göremeyeceksin.

    108. O gün davetçiye hiçbir yana sapmadan uyacaklar. Öyle ki, Rahman'ın heybetinden sesler kısılmıştır; artık bir hışırtıdan başka birşey işitmezsin.

    109. O gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başka, hiç kimsenin şefaati fayda vermez.

    110. O, onların geleceklerini de bilir geçmişlerini de. Fakat onların bilgisi O'nu kapsayamaz.

    111. Bütün yüzler,o diri ve herşeyi gözetip durana baş eğmiş ve bir zulüm yüklenen gerçekten hüsrana uğramıştır.

    112. Her kim de mümin olarak yararlı işler yaparsa, ne bir zulümden korkar, ne de çiğnenmeden.

    113. İşte böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü şekillerde tekrarladık ki, belki korunur takva yolunu tutarlar ya da o onlarda bir düşünme, ibret alma meydana getirir.

    114. Demek ki Allah, O hak hükümdar, yüceler yücesidir !.. Sana vahyi tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumakta acele etme ve: "Rabbim, benim ilmimi artır!" de.

    115. Gerçek şu ki, bundan önce Adem'e bir emir verdik, ama o unuttu ve Biz onda bir azim de bulmadık.

    116. Ve o vakti düşün ki, meleklere: "Adem için secde edin!" dedik, hemen secde ettiler;ancak İblis dayattı.

    117. Bunun üzerine Biz de: "Ey Adem, haberin olsun, bu, sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.

    118. Çünkü senin acıkmaman ve çıplak kalmaman oradadır.

    119. ve sen orada susamazsın ve güneşte yanmazsın." dedik.

    120. Derken şeytan ona vesvese verdi: "Ey Adem, sana sonsuzluk ağacını ve çürümesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" dedi.

    121. Bunun üzerine ikisi de ondan yediter; hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp göründü, üzerlerine cennet yaprağından yamamağa başladılar ve Adem Rabbine asi oldu da şaşkın düştü.

    122. Sonra Rabbi. onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve yol gösterdi.

    123. Allah : "İkiniz de oradan birlikte inin, kiminiz kiminize düşman olarak! Sonra ne zaman size Benden bir doğru yolu gösterici gelir de her kim Benim kılavuzuma uyarsa, işte o, sapıklığa düşmez ve mutsuz olmaz.

    124. Her kim de zikrimden yüz çevirirse. ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz."

    125. Diyecek ki: "Ey Rabbim, beni niçin kör olarak haşrettin. Oysa ben, gören bir kimse idim?"

    126. Allah: "Öyle, sana ayetlerimiz geldi de sen onları unuttun. Bugün de böyle bırakılacaksın." buyurur.

    127. Ve işte haddi aşıp Rabbinin ayetlerine inanmayanları Biz böyle cezalandırırız ve elbette o ahiret azabı daha çetin ve daha kalıcıdır.

    128. Yurtlarında yürüyüp durdukları kendilerinden önceki nice nesilleri helak etmemiz kendilerini doğru yola sevketmedi mi? Muhakkak bunda ibret alacak akıl sahipleri için birçok deliller vardır!

    129. Eğer Rabbin tarafından önceden vermiş bir söz olmasaydı, mutlaka azap derhal yapışırdı; fakat belirlenmiş bir süre var.

    130. O halde onların dediklerine sabret, güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gece saatlerinde de gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin.

    131. Kafirlerden birkaç çiftini, kendilerini fitneye düşürmek için, dünya hayatının cicibicisi olarak yararlandırdığımız şeylere gözlerini dikme sakın! Oysa Rabbinin rızkı (nimeti) hem daha hayırlı, hem daha kalıcıdır.

    132. Hem ailene (ümmetine) namazı emret, hem de kendin ona sabırla devam et! Biz, senden bir rızık istemiyoruz, seni Biz rızıklandırırız; güzel sonuç takvanındır.

    133. Bir de onlar: "Rabbinden bir mucize getirse ya !" dediler. Onlara, daha önceki kitaplardakinin apaçık delili gelmedi mi ki?

    134. Eğer Biz, onları bundan önce bir azap ile helak etmiş olsaydık: "Ey Rabbimiz, ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de biz alçak ve rezil olmadan önce ayetlerine uysaydık." diyeceklerdi.

    135. De ki : "Hepimiz beklemekteyiz, siz de bekleyin bakalım; çünkü yakında, doğru yol sahiplerinin ve doğru gidenlerin kimler olduğunu bileceksiniz!
    -Paylaşım yapmadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.

Konu Kapatılmıştır
Sayfa 2 Toplam 11 Sayfadan
BirinciBirinci 1 2 3 4 ... SonuncuSonuncu

Thread Information

Users Browsing this Thread

There are currently 1 users browsing this thread. (0 members and 1 guests)

     

Bookmarks

Yetkileriniz

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
TOPlist TopSat.Org