İlk iki albümü 1 milyon 500 bin satan pop müzik sanatçısı Nalan Tokyürek 3 yıl aradan sonra 9'uncu albümüyle hayranlarının karşısına çıktı.

İlk albümünün adından esinlenen medyanın 'Of Aman' lakabını taktığı sanatçı ile ilginç sanat yaşamını ve hayatı konuştuk.

-Yeni albümünüz hayırlı olsun, bunun diğer albümlerden farkı ne?

Diğer albümler gibi özene bezene yapılmış bir albüm. Tek farkı üç bu albümde üç aranjör birden çalıştı. Özgür çalıştılar. Başlarında oturmadım. Her albümümde başlarında otururdum. Bu defa rahat bırakacağım dedim ve daha iyi bir sonuç çıktı ortaya.

-Müzik sektörü krizde, kriz ortamında albüm çıkarmak güç mü?

Ben krizsiz bir ortam hatırlamıyorum. 1994'te ekonomik kriz vardı. Tansu Çiller zamanında. Dediler ki "Eyvah", ekonomik kararlar alınmıştı. "Bitti, albüm satışları düştü" dendi. Benim albümüm 900 bin sattı.

-Böyle bir satış rakamı elde edince ne hissettiniz?

Valla çok mutluluk haricinde pek bir şey hissetmedim. Deli kuyuya taş atmış 40 akıllı çıkaramamış misali "Ya tutarsa" dedim, kuyuya bir taş attım bir anda baktım şarkılarım çalıyor. Ama tabii ne kadar tanındığımın farkında değildim. Evim Ataköy'deydi, Bakırköy'e gideyim dedim üstüme bir şeyler bakayım diye, bir anda Bakırköy karışınca dedim "Tamam ben şöhret olmuşum". Bir ara evden dışarı çıkamadım. Beni gördüklerinde izdiham oluyordu.Öpüyorlardı seviyorlardı. Muhteşem bir duyguydu

-Size oyunculuk teklif eden oldu mu?

Evet, oldu ama ben kabul etmedim. Bir hamburger ısıracaktım. Fotoğrafım konulacaktı. "Hayır, ne kadar çirkin, olur mu böyle bir şey, asla" dedim. O hamburgeri ısırmadım. Bana verecekleri parayla bir araba alınırdı ama onu bile yapmadım. Hamburger yiyen var, yiyemeyen var. Fakiri var, fukarası var. Nispet yapar gibi o hamburgeri ısıramazdım. Uzun zaman kendime araba almadım. Otobüslerin yanından geçerken utandım. Yüzümü elimle kapatırdım. Bir zamanlar otobüslerde bende vardım, sıkıntısını çekerdim çünkü. Otobüslere insanlar sıkış tıkış biniyor, bense arabanın içinde rahattım ve bu yüzden arabanın içinde ne yapacağımı şaşırırdım. "Ahh benim kader arkadaşlarım" derdim. Ortaokuldan üniversiteye kadar otobüse bindim. Fatih'te oturuyordum Nişantaşı'na gidiyordum okula. Tıkış tıkış biner giderdim.

-Otobüsteyken diğer arabalara bakıp içinizden neler geçirirdiniz?

Benim hiçbir zaman hayattan büyük beklentilerim olmadı. Kimselere özenmedim. Babam polisti ve namazında niyazında bir insandı. Bize hep, "Çok zengin olan bir arkadaşınıza iyi davranıp fakir olana kötü davranmayın. Herkese eşit davranın" diyordu. Babamın derdi buydu.

İnsanları eğlendirmekten bıktım


-Hangi konularda eleştiri alıyorsunuz?

Bana "Hak ettiğin yerde değilsin" diyorlar. Ama ben hak ettiğim yerde olduğumu düşünüyorum. Şarkılarım en yukarıda olmuştur ama ben kişi olarak en yukarıda yer almadım. Benim için önemli olan bulunduğum çizgiyi yeri korumak.

-O çizgiyi nasıl koruyorsunuz?

Çok ince eleyip sık dokuyorum. Eskiden "Gel şuraya gidelim, bir gözük. İnsanlarla ilişki kur" derlerdi istemesem de giderdim. Şimdi gitmek istemiyorsam gitmiyorum. O zaman albümlerden para kazanmıyordum. Hep gece sabahlara kadar insanları eğlendiriyordum. Bıktım usandım o işten.

-"Albümlerden para kazanamadım" dediniz, 900 bin satan albümünüzden de para kazanamadınız mı?

Yok, ilk albümümde para almadım ama bana ikinci el bir araba alındı. O da vuruk bir arabaydı. İkinci de de para kazanamadım. Dolandırılmadım ama gönüllü yola çıktığınız için ses çıkaramıyorsunuz. Benden daha vahimleri vardı. Prodüktörler yatırım yaptılar, onlar para kazandılar.

Çoğu şarkıyı trafikte yazdım


-Rahmetli Aysel Gürel şarkılarını çeşitli yerlerde yazardı. Örneğin evinin duvarları şarkı sözleriyle doluydu. Peki ya siz şarkılarınızı nasıl yazıyorsunuz? İlham perisi size nerelerde geliyor?

O çok şahsına münhasır bir insandı. Zeki bir kadındı. O yaptıkları da zekiliktendi. Onun gibi bir insan zor gelir. Hiç olmadık yerlerde yazarım bendeÖ İstanbul trafiğinde yazdığım çok olur. Eğer ben o moda geçtiysem benim için yer ve zaman hiç önemli değil. O anda olacak oluyor. Şarkı bana sözleriyle gelir. Bir anda beste, söz çıkıverir. Yoksa gelmiyor. Değişime de uğramıyor, ilk halleri nasılsa şarkıları öyle okuyorum. Başkalarının yazdığı söz üzerine beste yapmayı çok denedim ama yapamadım. Zorlamayla olmuyor. Orhan Gencebay da öyleymiş. Besteyle sözler aynı anda geliyormuş. Unuttuğum kaydetmediğim bir sürü şarkı var. Yıllar sonra aklıma geliyor, hemen bir kenara yazıyorum.


Sırf okumakla olmuyor


-Alaylılarla konservatuarlı sanatçıların arasındaki fark var mı?

Vallahi alaylılar arasında çok başarılı sanatçılar var. Sırf okumakla olmuyor bu iş. İlk önce yetenek gerekiyor. Önde olan yetenek. Konservatuara girerken de önce yeteneğe bakıyorlar. Yetenek olmazsa okuyamazsın. Herkes şanslı değil bizimkisi gibi, benim babam elimden tuttu, konservatuar sınavlarına soktu.

-18 yıldır bu işin içindesiniz. Kurallarınız var mı?

Rahat, olduğum gibi yaşıyorum. İşim varsa ekran önündeyim yoksa o ekranı işgal etmeme gerek yok. Televizyonda bazı meslektaşlarımı seyrediyorum, insanlar onların yüzlerini görmekten sıkılıyorlar. Onlar yüz eskimesi yaşıyorlar. Ama benim için durum öyle değil. Halkla aramız böyle daha iyi. Onlarla aşkımız, hep daha taze hep daha tatlı kalıyor.

RÖPORTAJ: ŞEBNEM ÖZCAN / BUGÜN GAZETESİ