Sen kırk yılda bir gibisin.
Sen içimdeki çocuğun sessiz çığlığı,
Sen içimdeki yaşlı adamın yalnızlığındaki görünmeyen yüzüsün.
Hiç yazılmamış ve belki de hiç yazılmayacak alın yazımsın,
Ve hiç yaşayamayacağım ikinci hayatımsın.
Sen ilksin…
İlk aşık olduğum, ilk çıktığım, ilk üzüldüğüm değilsin
Ama sadece ilksin.
Kimsin?
Nerden geldin?
Nereye gidiyorsun bilmiyorum,
Ama biliyorum “Gideceksin”.
Yüzüne baktığım zaman gördüklerimi bağırmak istiyorum
Ama korkuyorum bir daha görememekten.
Ve susuyorum…
Bu ben değilim aslında
Korkan, susan,kaçan…
Kim bilir belki de bu senin hayat boyu üzerinde çalıştığın,
Usta hareketlerle şekil verdiğin,
Ruhunun bir kısmını üzerine üflediğin,
Ve bana verdiğin bir sanat eseri.
Senin Şekillendirdiğin hayatın bir parçasıyım.
Bu Benmiyim bilmiyorum.
Sen en az ortak özelliği olanımsın,
Sen en küçüğüsün hayatımın
Ve en büyüğü kalbimin.
Kalabalıkta ki yalnızlığım,
Gürültünün ortasındaki sessizliğim,
Unutmadığım birkaç isimden biri,
Ve sen ilk sustuğumsun.
Sen yolda yürürken hayalini kurduğum
Ama hayallerime sığamayacağın kadara güzel olan
Ve bi o kadara da ulaşamayacağımsın…
Sen, hep hayalini kurduğum
Kimselerin ve benim de bilmediğim o yerde
Denize bakan ağaçların arasındaki ahşap evimin önünde
Yakamozu seyreden kişisin…
Sen aşkımla kalbini vurmak istediğim,
Ama vuramadığım tek hedefsin.
Sen benim yağmurlu ve karanlık bir gecenden amansız çıkıp gelen
Müjdeli haberimsin.
Sen yüzüne severek dokunmak istediğim
Ama bir türlü dokunamadığım ilk insansın.
Sen ilk yazdığım değil
İlk sakladığım şiirsin.
Sen ilk girdiğim sınav değil,
İlk kaybettiğim sınavsın.
Sen yaşadığım değil
Yaşamadığım hayatımsın.
Ve sen hayatımın ilk sonusun.
Sen bu kokuşmuş dünyada yıllardır aradığım ve geç bulduğum
Masum çocuk yüzüsün.
Uzağımdaki yakınım, yakınımdaki uzağımsın.
En yakınında olmak istediğim ama en uzağında olmam gerekensin.
Ve aslında sen ilk ve teksin.


''Gönderilmemiş aşk mektupları''