Allah’a hamdolsun bir Ramazan ayı daha yaşama fırsatı verdi bize. Tabi bu ayla beraber anılan “oruç”tan, başka şeyler de var konuşulması gereken. Hadi o zaman “Ramazan” denince aklımıza neler geliyor bir göz atalım.

İsterseniz kuş sütünden başka her şeyin var olduğu sofralarla başlayalım. Gün boyu oruç tutup, aç kalmanın etkisiyle hazırlanmış, en az dört çeşit yemek, salata, hurma, tatlı, vs. den oluşan, Amerikan kolasının da başrol oynadığı, beş yıldızlı otellerin menüsünü aratmayan, iftar sofraları, daha doğrusu “israf sofraları”. Öğünü bir azaltıyoruz fakat sadece iftarda üç öğünlük yemek yiyoruz. Siz hiç “Ramazanda zayıfladım” diyen birisini gördünüz mü? İslam’ı bilmeyen birisine oruç tutmayı anlatacak olsanız ne derdiniz? Herhalde en genel ifadeyle “sabahtan akşama kadar bir şey yiyip, içmemek” şeklinde olurdu tanım. Peki, aynı kişiye Ramazanda kilo aldığınızı nasıl izah edersiniz? “Nefes alsam yarıyor. Aç kala kala üç kilo almışım” diyerek mi?

Ramazan ayındaki bu israfı, artan yiyecek fiyatlarından da anlayabiliriz. Kıtlıktan çıkmış gibi marketlere koşturan insanlar, talepte patlama ve katlanan fiyatlar. Hani bu ay açlık ayıydı, hani gün boyu bir şey yemiyorduk! Anlaşılan biz sadece yeme alışkanlıklarımızı değiştiriyoruz.

“Nerde o eski Ramazanlar” diye başlayan konuşmaların sonunda söz Ramazan eğlencelerine(ne demekse) geliyor. Hatta birçok belediye ( .......... Belediyesi de) iftar sonrası eğlenceler düzenlemeye başladı. Otuz üç gün bayram! Yoksa her gün müydü? Bu yıl eğlenceye ek olarak bir de fuar var. İnsanlar daha rahat ve daha çok tüketsinler, kapitalizmin çarkında daha fazla öğütülsünler diye.

Kimilerine göre de “yasaklar ayı” Ramazan. İçki içiyordur, bu ay içmez. Kumar oynuyordur, bu ay oynamaz. Zina ediyordur, bu ay Haşa! Sanki bu işler diğer aylarda helal de sadece bu ay haram.

Sahura kadar kahvehanelerde oyun oynamak da Ramazanın olmazsa olmazları arasında, kimilerine göre. Dünyanın her yerinde insanlar ezilirken, sömürülürken kahvehanede zaman öldüren(!) ; tuttukları oruç ve kıldıkları teravihin verdiği huzur ve huşuyla kahvehaneleri dolduran Müslümanlar(!)

Teravih dedik de, bir de teravih namazları var Ramazan denince akla gelen. Hınca hınç dolu camiler. Farz namazlarından habersiz, nafile namaza yapışmış ve bundan da kurtuluş uman Ramazan Müslümanları!

Oruç tuttuğu için (aç kaldığı için) sataşacak yer arayan, Ramazanı çoluğuna çocuğuna, arkadaşına, işçisine zehir eden sinir küpleri. Evde ve işte canavara dönüşen sigara tiryakileri.

Anlaşılmadan okunan Kuran’lar, sadece şekle önem verilen namazlar, sayıyla ölçülen tespihler…..

Peki, nedir Ramazan? Daha doğrusu önemi nedir?

-“İnsanlar için hidayet rehberi olan Kur’an, yol gösterici ve Hakkı batıldan ayırıcı belgeler olarak Ramazan ayında indirilmiştir. Kim o aya erişirse onu oruçlu geçirsin…….2/185

Demek ki Ramazanı Ramazan yapan Kur’an’ın o ay inmeye başlamasıymış. Asıl vurgu aya değil Kuran’a imiş. İçinde Kuran olmayan bir Ramazan , ramazan olmazmış. Kuran’ı okuyup anlayacağımız, anladıklarımıza iman edeceğimiz bir ay bu. İmanımızı Salih amele dönüştüreceğimiz ve tebliğ edeceğimiz bir ay…

Fırsatı değerlendirelim, Allah’ın kitabı Kuran’ı anlayarak okuyalım, okumaya başlayalım

Hayırlı ve KURAN’lı Ramazanlar!

Hayırlı ve KURAN’la şekillenmiş bir ömür!...

Serdar EFE
Mahalli Gazete
10.08.2010